ÜÇ YIL SÜREN ZORLU BİR MÜCADELENİN SONUNDA
VATAN DÜŞMAN İŞGALİNDEN KURTARILMIŞ,
İSTİKLÂL HARBİMİZ BAŞARIYLA SONUÇLANMIŞTI.
SALTANAT KALDIRILMIŞ, LOZAN ANTLAŞMASI’YLA
KURULMAKTA OLAN YENİ DEVLET,
ULUSLARARASI ARENADA TANINMIŞTI.
ŞİMDİ SIRA REJİMİN ADININ KONMASINA GELMİŞTİ.
TBMM, EGEMENLİĞİN “BİLÂKAYDÜŞART” MİLLETE AİT
OLDUĞUNU, DAHA 1921’DE BELİRTMEKTEN ÇEKİNMEMİŞTİ.
İŞTE BU MİLLİ EGEMENLİK PRENSİBİ ÇERÇEVESİNDE
YENİ REJİMİN ADI CUMHURİYET OLACAKTI.
YENİ DEVLETİN REİSİ DE İSTİKLÂL HARBİ’NİN
HALASKÂR GAZİ’SİNDEN BAŞKASI OLAMAZDI. AYNI GÜN
YAPILAN SEÇİMDE MUSTAFA KEMAL PAŞA OY BİRLİĞİYLE
REİSİCUMHUR SEÇİLDİ.
İLERLEYEN YILLAR, OSMANLI DÜZENİNİN TASFİYESİNE VE
SİYASİ, KÜLTÜREL, İKTİSADİ ALANLARDA TÜRK TOPLUMUNU
DERİNDEN ETKİLEYECEK CUMHURİYET İNKILÂPLARININ
HAYATA GEÇİRİLMESİNE TANIKLIK EDECEKTİ...
DEVAMINI OKUMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYIN
1927 SEÇİMLERİYLE BİRLİKTE TBMM, İLERİCİ HAMLELERİNİ
YAPMAK İÇİN TOPLANDIĞINDA, MUSTAFA KEMAL PAŞA
YILLARDIR ZİHNİNDE TASARLAMAKTA OLDUĞU DEVRİMLERİ
GERÇEKLEŞTİRME İMKÂNI BULACAKTI.
MECLİS YENİ DÖNEMİNE BAŞLAMAMIŞKEN GERÇEKLEŞEN
CUMHURİYET HALK FIRKASI KONGRESİNDE GAZİ PAŞA,
HEM KURTULUŞ SAVAŞI SIRASINDAKİ EYLEMLERİNİ ANLATMIŞ
HEM DE TÜRK MİLLETİNE SENELERDEN BERİ DEVAM EDEN
İCRAATLARININ ÖNEMİNİ VE GEREĞİNİ İZAH ETMİŞTİ.
NUTUK BİR HATIRA YA DA ANI KİTABI DEĞİL; MUSTAFA KEMAL’İN,
KURTULUŞ SAVAŞI’NIN SEBEPLERİNİ, SONUCUNU VE
CUMHURİYETİN İLANINA DAİR OLAYLARI KENDİ BAKIŞ AÇISINDAN,
KURUCU KİMLİĞİYLE ANLATTIĞI SİYASİ BİR METİNDİR.
CUMHURİYETLERİN TEMEL DİREĞİ OLAN MİLLİ EGEMENLİK,
MEŞRUİYETİNİ HALKIN DESTEĞİNDEN ALIR.
MİLLİ EGEMENLİK İLKESİ; KURTULUŞ SAVAŞI’NIN BAŞLARINDA,
DAHA SALTANAT KALDIRILMADAN VE CUMHURİYET KURULMADAN
GÜVENCE ALTINA ALINMIŞTI. OCAK 1921 TARİHLİ TEŞKİLAT-I ESASİYE KANUNU’NUN İLK MADDESİ, EGEMENLİĞİN KAYITSIZ ŞARTSIZ
MİLLETE AİT OLDUĞUNU BEYAN EDİYORDU. “MUKADDERATINI”,
“BİZZAT VE BİLFİİL” İDARE EDECEK OLAN HALKTI.
EGEMENLİĞİN SAHİBİ MİLLETTİ AMA BU MİLLET NASIL
FERTLERDEN OLUŞACAKTI? CUMHURİYETİN İLANIYLA
BU SORUNUN CEVABINI VERME ZAMANI GELMİŞTİ.
CUMHURİYET İNKILAPLARININ TEMEL AMAÇLARINDAN BİRİ
TEBAADAN VATANDAŞ YARATMAKTI. BUNUN İÇİN DE HAK VE SORUMLULUKLARDA EŞİT BİREYLERDEN MEYDANA GELEN BİR
MİLLET OLUŞTURULMALIYDI. KANUN ÖNÜNDE KESİN EŞİTLİK İLKESİ ÇERÇEVESİNDE, HİÇBİR İMTİYAZLI GRUBA YER VERMEDEN
YEKVÜCUT BİR MİLLET YARATILMALIYDI.
TOPLUMSAL EŞİTLİĞİ SAĞLAMAK AMACIYLA ÇIKARILAN VE
KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİNİ TEMİNAT ALTINA ALAN MEDENİ KANUN
VE EĞİTİMİ DEVLET ELİNDE MERKEZİLEŞTİREN TEVHİD-İ TEDRİSAT
GİBİ KANUNLAR, BU YOLDA ATILAN DEVRİMCİ ADIMLAR OLARAK
CUMHURİYET’İN KAZANIMLARI ARASINDA BAŞI ÇEKECEKTİ.
MUSTAFA KEMAL OPERAYLA İLK KEZ 1913’TE SOFYA’DA
GENÇ BİR ATAŞEMİLİTER İKEN TANIŞMIŞ, BİR TOPLUMUN
GELİŞMİŞLİĞİNİN; KÜLTÜR VE SANAT FAALİYETLERİNE ATFETTİĞİ
ÖNEMLE ÖLÇÜLEBİLECEĞİNİ BU YILLARDA FARK ETMİŞTİ.
BU FARKINDALIKLA CUMHURİYETİN İLANININ ARDINDAN DEVLETİN,
SANATÇILARI DESTEKLEMESİNE ÖZEL BİR ÖNEM VERDİ.
1930’LU YILLARDA BU HEDEFLE AÇILAN KONSERVATUVAR,
ÇAĞDAŞ TÜRK TOPLUMUNUN HAYAT DAMARLARINDAN BİRİ OLAN
SANATÇILARI YETİŞTİRECEKTİ.
ATATÜRK DÖNEMİNDE SANATIN DEVLET TARAFINDAN DESTEKLENMESİ
BÜYÜK KURTARICININ VEFATINDAN SONRA DA DEVAM ETTİ VE
1949’DA DEVLET TİYATROLARI’NIN KURULMASI BU DESTEĞİN
ÖNEMLİ SONUÇLARINDAN OLDU. GÜZEL SANATLAR İLE OPERA VE
BALEYE YÖNELİK İLGİNİN BÜYÜMESİ DE İLERLEYEN YILLARDA
YENİ ADIMLAR ATILMASINI GEREKTİRDİ.
DEVLETİN BU ALANLARA DESTEK VERMESİNE İMKÂN SAĞLAMAK İÇİN
DEVLET TİYATROLARI’NDAN BAĞIMSIZ OLARAK 1970’TE
DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ KURULDU.
CUMHURİYET’TEN ÖNCE YILLAR BOYUNCA SÜREN SAVAŞLAR,
TARIMSAL ÜRETİMDE BÜYÜK BİR DÜŞÜŞE YOL AÇTI.
İVEDİLİKLE KALKINMA AMACIYLA CUMHURİYET’İN
İLK YILLARINDA TARIMA ÖNEM VERİLEREK BİRÇOK ÜRÜNÜN
VERİMLİLİĞİNDE DİKKATE DEĞER ARTIŞ SAĞLANDI.
BİR YANDAN TARIMDA KALKINMAYI SÜRDÜRECEK,
ÖTE YANDAN 1930’LARIN SONUNDA YENİ BİR DÜNYA SAVAŞININ
UFUKTA BELİRMESİ SONUCUNDA TAHIL VE HASAT KONTROLÜNÜ
SAĞLAYACAK YENİ BİR KURUMA İHTİYAÇ DUYULDUĞUNDAN
TOPRAK MAHSULLERİ OFİSİ KURULDU.
TMO, BUĞDAY BAŞTA OLMAK ÜZERE TAHIL PİYASASININ
KORUNMASI VE DÜZENLENMESİ ASLİ GÖREVİNE EK OLARAK
TARIMSAL İTHALAT VE İHRACAT YAPMAK, GEREKLİ GÖRÜLDÜĞÜNDE UN VE EKMEK FABRİKALARI İNŞA ETMEK GİBİ
HUSUSLARDA DA GÖREVLENDİRİLDİ.
UZUN SAVAŞLARIN GETİRDİĞİ YOKSULLUK, EĞİTİMİN
HEM SINIRLI OLMASI HEM DE SÜREKLİ KESİNTİYE UĞRAMASI
GENÇ NÜFUSUN GELİŞİMİNİ VE SAĞLIKLI NESİLLERİN YETİŞMESİNİ
İMKÂNSIZ HALE GETİRMİŞTİ.
BU NEDENLE CUMHURİYET’İN EN ÖNEMLİ ADIMLARINDAN
BİRİSİ, GENÇLERİN EĞİTİMİNİ VE GELİŞİMİNİ GÜVENCE ALTINA
ALMAK İÇİN ATILDI VE 1938’DE BEDEN TERBİYESİ
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ KURULDU.
KURUMUN FAALİYETE BAŞLAMASININ ARDINDAN
TÜM GENÇLERİN SPORUN EN AZ BİR DALI İLE İLGİLENMELERİ,
BİR SPOR KULÜBÜNE ÜYE OLMALARI VE HAFTADA EN AZ
DÖRT SAAT ANTRENMAN YAPMALARI ZORUNLU KILINDI.
SPORUN ÜLKE ÇAPINA YAYILMASINI GÖREV VE AMAÇ
EDİNEN KURUM, GENÇLERİN HEM BEDEN HEM DE
RUH SAĞLIĞI YÖNÜNDEN GELİŞMESİNİ HEDEFLEDİ.
MUSTAFA KEMAL PAŞA, TARİHİ OLAYLARIN KAYDEDİLMESİNİN ÖNEMİNİ 1931 YILINDA “TARİH YAZMAK, TARİH YAPMAK KADAR MÜHİMDİR. YAZAN YAPANA SADIK KALMAZSA DEĞİŞMEYEN HAKİKAT, İNSANLIĞI ŞAŞIRTACAK BİR MAHİYET ALIR.” TÜMCESİYLE İFADE ETMİŞTİR.
HALASKÂRGAZİ, SİLAH ARKADAŞLARIYLA VERDİKLERİ
KURTULUŞ MÜCADELESİNİN GELECEK NESİLLERE HAKKIYLA
AKTARILMASININ ÇOK ÖNEMLİ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORDU.
BU HASSASİYETİ DOĞRULTUSUNDA 1933 YILINDAKİ ÜNİVERSİTE REFORMU SIRASINDA İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ TÜRK İNKILÂP TARİHİ ENSTİTÜSÜ KURULDU.
31 TEMMUZ 1933 TARİHİNDE RESMİ OLARAK AÇILAN ENSTİTÜNÜN KURULUŞ AMACI; MİLLÎ TARİH YAZMAK VE TÜRK İNKILÂBI İDEOLOJİSİNİ İŞLEMEK OLARAK İLAN EDİLDİ.
ENSTİTÜNÜN TÜRKİYE’NİN YAKIN DÖNEMİNİ İNCELEYEN BİR MERKEZ OLMASI VE İNKILÂP DERSLERİNİ VERECEK UZMANLARIN TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU VE KURULUŞU KONULARINDA ÖNEMLİ ESERLER ORTAYA KOYMALARI DA BU AMAÇLARIN BAŞINDAYDI.
GENÇ CUMHURİYET SOSYAL VE SİYASAL
DEVRİMLERİ GERÇEKLEŞTİRİRKEN BİR YANDAN DA
HALKIN YAŞAM ŞARTLARINI İYİLEŞTİRMEYİ HEDEFLEMEKTEYDİ.
YILLARDIR SÜREN SAVAŞLARIN YARATTIĞI YOKSULLUK VE
OLUMSUZ YAŞAM KOŞULLARI, HALKIN YETERSİZ BESLENMESİNE
VE SALGIN HASTALIKLARIN HIZLA YAYILMASINA YOL AÇMIŞTI.
SALGIN HASTALIKLARIN ÖNLENMESİ, HALK SAĞLIĞININ
KORUNMASI AMACIYLA VE TEMEL LABORATUVAR HİZMETLERİNİ
YÜRÜTMEK İÇİN 1928’DE HIFZISSIHHA ENSTİTÜSÜ KURULDU.
ANKARA’DA TESİS EDİLEN ENSTİTÜDE, TİFÜS, DİZANTERİ,
KOLERA, VEBA GİBİ HASTALIKLARA KARŞI AŞILAR ÜRETİLDİ.
AŞI, SERUM ÜRETİM VE KONTROLÜ GÖREVLERİNİ BAŞARIYLA
YERİNE GETİREN KURUM, ZAMAN İÇİNDE İLAÇ KONTROLÜ VE
GIDA KONTROLÜNÜN YANI SIRA ADLİ TIBBA DA YARDIMCI OLAN
TOKSİKOLOJİK ÇALIŞMALAR YAPTI.
MÜHENDİSLİK EĞİTİMİ ALIP YÖNETMENLİK MESLEĞİNE
FOTOĞRAFÇILIK YAPARAK YÖNELEN NURİ BİLGE CEYLAN,
ÇAĞDAŞ TÜRK SİNEMASININ DÜNYADAKİ EN ÖNEMLİ
TEMSİLCİLERİNDEN BİRİ.
İLK FİLMİ KASABA (1997), PASTORAL YAŞAMLA İLGİLİ
SADE BİR OTOBİYOGRAFİ OLMASINA RAĞMEN ÇOK İLGİ ÇEKTİ;
PEŞİ SIRA GELEN FİLMLERİ DE AYNI İLGİYLE HEM YURT İÇİNDE
HEM DE YURT DIŞINDA İZLENDİ.
2003’TE UZAK FİLMİYLE CANNES’DA BÜYÜK JÜRİ ÖDÜLÜ’NÜ
(GRAND PRİX) ALAN YÖNETMEN, BU VESİLEYLE ULUSLARARASI
ALANDA KENDİNE ÖNEMLİ BİR YER EDİNDİ.
NURİ BİLGE CEYLAN, 2014’TE ÇEKTİĞİ KIŞ UYKUSU FİLMİYLE
CANNES FİLM FESTİVALİ’NDE ALTIN PALMİYE’Yİ KAZANARAK
BU PRESTİJLİ ÖDÜLÜ ALAN İKİNCİ TÜRK YÖNETMEN OLDU.
“İNSAN EVRENDE GÖVDESİ KADAR DEĞİL, YÜREĞİ KADAR
YER KAPLAR” DİYEN EDEBİYAT DÜNYAMIZIN ÇINARI YAŞAR KEMAL
HER YAŞTAN, MİLYONLARCA OKURDA DERİN İZLER BIRAKTI,
ESERLERİNİN ÇOĞU SİNEMAYA, TİYATROYA UYARLANDI.
EDEBİYATIMIZIN TOPLUMCU GERÇEKÇİ KALEMLERİNİN
BAŞINDA GELEN YAZAR, ESERLERİNDE BAŞTA ÇUKUROVA
OLMAK ÜZERE ANADOLU’NUN BİRÇOK BÖLGESİNİ
NEVİ ŞAHSINA MÜNHASIR ÜSLUBUYLA ANLATTI.
CUMHURİYET GAZETESİNDE RÖPORTAJLAR YAPTIĞI YILLARDA
BİR YANDAN DA KÜLT ESERİ OLAN İNCE MEMED’İ
YAZMAYA BAŞLADI. İLK CİLDİ 1955’TE YAYIMLANAN VE
32 YILDA TAMAMLANAN KİTAP, ZULME VE ZORBALIĞA
BAŞKALDIRAN VE EZİLENLERİN SESİ OLAN İNSANIN
GÖRKEMLİ BİR HİKÂYESİ OLARAK TÜRK EDEBİYATININ
ŞAHESERLERİ ARASINDA YER ALDI.
ESERLERİ KIRKI AŞKIN DİLE ÇEVRİLEN YAŞAR KEMAL,
LEGİON D’HONNEUR VE CİNO DEL DUCA GİBİ
ULUSLARARASI ÖDÜLLERE LAYIK GÖRÜLDÜ.
HAYATI TAM MANASIYLA CEPHELERDE GEÇMİŞ, HALKININ
BAĞIMSIZLIK VE REFAHI İÇİN VERİLEN MÜCADELEYE DOĞRUDAN
TANIK OLMUŞ BİR LİDER OLARAK MUSTAFA KEMAL ATATÜRK,
BARIŞIN DEĞERİNİ HER FIRSATTA DİLE GETİRDİ.
CUMHURİYETİN İLANINDAN VE DEVLETİN SINIRLARINI GÜVENCE
ALTINA ALDIKTAN SONRA BARIŞIN ÖNEMİNE DAİR HİSSİYATINI
“YURTTA SULH, CİHANDA SULH” SÖZÜYLE İFADE ETMİŞTİ.
HALASKÂR GAZİ’NİN BU VECİZESİNDEN HAREKETLE
DÜNYA BARIŞINA, ULUSLARARASI DOSTLUK, ANLAYIŞ VE
İYİ NİYETİN GELİŞTİRİLMESİNE HİZMET ETMİŞ GERÇEK VE
TÜZEL KİŞİLERE ATATÜRK ULUSLARARASI BARIŞ ÖDÜLÜ ADINI TAŞIYAN
BİR DEVLET ÖDÜLÜ VERİLMESİ KARARLAŞTIRILDI.
İLK DEFA 1986’DA VERİLEN ÖDÜLÜN TAKDİM TÖRENİNİN
ATATÜRK’ÜN SEMBOLİK DOĞUM GÜNÜ DE OLAN
19 MAYIS GÜNÜ YAPILMASI UYGUN GÖRÜLDÜ.
ÖDÜLÜ ALANLAR ARASINDA BERNARD LEWİS,
RAUF DENKTAŞ, HAYDAR ALİYEV GİBİ ÖNEMLİ BİLİM VE
SİYASET İNSANLARI BULUNMAKTA.
CUMHURİYET YALNIZCA SOSYAL VE KÜLTÜREL ALANLARDA DEĞİL,
BAYINDIRLIK FAALİYETLERİYLE DE TÜRKİYE’Yİ
MODERNLEŞTİRMEYİ HEDEFLEMİŞTİ.
GEREK ÖZEL GEREK KAMUSAL ALANLARA İLİŞKİN BÜYÜK
YAPISAL PROJELER HEM İNSANLARIN İHTİYAÇLARINA CEVAP VERMEKTE
HEM DE SÖZ KONUSU ÇAĞDAŞLAŞMA ATILIMININ
ÖNEMLİ BİR SAFHASINI OLUŞTURMAKTAYDI.
İSTANBUL’UN SÜREKLİ GÖÇ ALARAK NÜFUSUNUN ARTMASI,
HIZLA KENTLEŞMESİ VE ARABA VAPURLARININ ŞEHRİN İKİ YAKASI
ARASINDAKİ ARAÇ GEÇİŞLERİNDE YETERSİZ KALMASI, BOĞAZ’A
BİR KÖPRÜ YAPILMASI HUSUSUNU YENİDEN GÜNDEME GETİRECEKTİ.
20 ŞUBAT 1970’TE BEYLERBEYİ’NDE TEMELİ ATILAN BOĞAZİÇİ KÖPRÜSÜ, CUMHURİYET’İN İLANININ 50. YIL DÖNÜMÜNDE CUMHURBAŞKANI
FAHRİ KORUTÜRK TARAFINDAN HİZMETE AÇILDI.
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK ŞİİRİNİN EN ÖNEMLİ
İSİMLERİNDEN OLAN NÂZIM HİKMET, 1921’DE
MİLLİ MÜCADELE’YE KATILMAK ARZUSUYLA GELDİĞİ ANKARA’DA
ATATÜRK’LE TANIŞTIRILDI. ARDINDAN CEPHEDE DEĞİL,
ÖĞRETMEN OLARAK BOLU’DA GÖREV YAPMASI UYGUN GÖRÜLDÜ.
KURTULUŞ MÜCADELESİNİN ARDINDAN MOSKOVA’YA GİDEREK
EKONOMİ VE TOPLUM BİLİMİ ALANINDA ÖĞRENİM GÖREN
HİKMET, 1930’LU YILLARDA AKTİF POLİTİKADAN UZAK DURUP
MÜCADELESİNİ BİR ŞAİR OLARAK SÜRDÜRMEK MAKSADIYLA
RESİMLİ AY DERGİSİNDE ÇALIŞMAYA BAŞLADI.
ŞİİRLERİ ONLARCA DİLE ÇEVRİLEN NÂZIM HİKMET,
1950 YILINDA DÜNYA BARIŞ KONSEYİ TARAFINDAN
ULUSLARARASI BARIŞ ÖDÜLÜ’NE LAYIK GÖRÜLDÜ.
ÖDÜLÜ ONUN ADINA DÜNYACA ÜNLÜ BİR DİĞER ŞAİR
PABLO NERUDA ALDI.
OKTAY AKBAL’IN “BU TOPRAĞIN NİMETLERİNİ, İNSANLARINI,
KOKUSUNU VERMEĞE ÇALIŞAN İLK ŞAİRİMİZ NÂZIM HİKMET’TİR”
TARİFİ BELKİ DE ONU EN İYİ ANLATAN YORUM OLDU.
CUMHURİYET DÖNEMİ HALK EDEBİYATI VE SAZ ŞAİRLİĞİ
GELENEĞİNİN EN BİLİNEN İSİMLERİNDEN OLAN ÂŞIK VEYSEL,
1894’TE SİVAS’TA DÜNYAYA GELDİ. HENÜZ YEDİ YAŞINDA
ÇİÇEK HASTALIĞI NEDENİYLE GÖZLERİNİ KAYBETMESİNE KARŞIN
ON YAŞINDAYKEN ÇALMAYA BAŞLADIĞI SAZ, VEYSEL’İ 20. YÜZYIL
TÜRK ÂŞIK ŞİİRİ’NİN EN ÖNEMLİ TEMSİLCİSİ YAPACAKTI.
ÂŞIK VEYSEL’İN HAYATINDAKİ DÖNÜM NOKTALARINDAN BİRİ,
1931’DE SİVAS LİSESİ’NDE EDEBİYAT ÖĞRETMENİ OLAN
AHMET KUTSİ TECER İLE TANIŞMASI OLDU. TECER’İN
YÖNLENDİRMESİYLE CUMHURİYET’İN ONUNCU YIL DÖNÜMÜNDE
CUMHURİYET VE GAZİ MUSTAFA KEMAL ÜZERİNE YAZDIĞI ŞİİRİN
ÇOK BEĞENİLMESİYLE VEYSEL’İN SESİ DE KÖYÜNDEN
DIŞARI ÇIKMA İMKÂNI BULDU.
SAYISIZ ESERİYLE HALKLA AYDINLAR ARASINDA BİR KÖPRÜ KURAN
ÂŞIK VEYSEL’E 1965’TE TBMM TARAFINDAN “ANA DİLİMİZE VE
MİLLÎ BİRLİĞİMİZE YAPTIĞI HİZMETLERDEN DOLAYI” ÖZEL BİR KANUNLA
VATANÎ HİZMET TERTİBİNDEN AYLIK BAĞLANDI.
EDEBİYATIMIZDA HAKKINDA EN ÇOK ÇALIŞMA YAPILAN
ÂŞIK OLAN VEYSEL’İN HAYATI, BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU’NUN
KALEMİ VE METİN ERKSAN’IN REJİSİYLE 1953’TE
“KARANLIK DÜNYA” FİLMİYLE BEYAZ PERDEYE TAŞINDI.
GENÇ CUMHURİYET, KURULUŞUNDAN İTİBAREN,
ANADOLU ÇİFTÇİSİNİN YANINDA YER ALARAK YERLİ TARIM
ÜRÜNLERİNİN YETİŞTİRİLMESİNİ VE KULLANILMASINI DESTEKLEDİ.
CUMHURİYET YÖNETİMİ AYNI ZAMANDA TÜRK ZİRAATÇI
VE KÖYLÜLERİNİN ÜRETTİKLERİ MALLARI İHRAÇ EDEBİLMEK İÇİN
YENİ PAZAR ARAYIŞLARINA GİRDİ.
BU AMAÇLA KARADENİZ VAPURU, AVRUPA’NIN BELLİ BAŞLI
LİMANLARINI DOLAŞARAK TÜRKİYE’NİN YEDİ BÖLGESİNDEN
SEÇİLMİŞ TARIM VE MADEN ÜRÜNLERİNİ TANITTI.
13 HAZİRAN 1926’DA MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN
ZİYARET ETTİĞİ KARADENİZ SERGİ VAPURU, 86 GÜN SÜREN
YOLCULUĞUNDA YAKLAŞIK 65 BİN ZİYARETÇİYE
TÜRK MALLARINI TANITTI.
KURTULUŞ SAVAŞI’NIN ZORLUKLARINI YAŞAYAN KUŞAKLAR,
CUMHURİYET’İN SUNDUĞU İLERİCİ İMKÂNLARLA TANIŞMIŞTI.
ÖZELLİKLE EĞİTİM ALANINDA SAĞLANAN FIRSATLARLA
BİRÇOK YETENEKLİ TÜRK GENCİ POTANSİYELLERİNİ
KULLANMA ŞANSI BULDU.
BU İSİMLERDEN BİRİ OLAN AYDIN SAYILI,
MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI’NIN SAĞLADIĞI BURSLA
HARVARD ÜNİVERSİTESİ’NDE TAMAMLADIĞI LİSANS VE
YÜKSEK LİSANS EĞİTİMİNİ, AYNI ÜNİVERSİTEDEN ALDIĞI
BİLİM TARİHİ DOKTORA DERECESİYLE TAÇLANDIRDI.
SAYILI, 1942’DE YAZDIĞI “İSLAM DÜNYASINDA
BİLİM KURUMLARI” BAŞLIKLI TEZLE BİR İLKİ GERÇEKLEŞTİRDİ
VE DÜNYADAKİ İLK BİLİM TARİHİ DOKTORU OLDU.
DOKTORA DERECESİNİ ALDIKTAN SONRA CUMHURİYET’E OLAN
MİNNETTARLIĞINI GÖSTERMEK ÜZERE TÜRKİYE’YE DÖNÜP
ANKARA ÜNİVERSİTESİ DİL VE TARİH-COĞRAFYA FAKÜLTESİ’NDE
UZUN YILLAR SAYISIZ ÖĞRENCİ YETİŞTİRDİ.
CUMHURİYET’İN İLK YILLARINDA, TARIMSAL ÜRETİME BÜYÜK
ÖNEM VERİLDİ. “ÖLMEZ AĞACI” OLARAK DA BİLİNEN ZEYTİN,
BU ÜRETİMDE BAŞI ÇEKTİ. REKOLTENİN ARTIRILMASI İÇİN
GENÇ ZİRAAT ÖĞRENCİLERİ İTALYA’YA ZEYTİNCİLİK
EĞİTİMLERİNE GÖNDERİLDİ.
ÜRETİMİNİ VE DIŞ TİCARETİNİ DOĞRU YAPABİLMEK İÇİN
ZEYTİN VE ZEYTİNYAĞI POLİTİKASININ YASAL DÜZENLEMELERİ
YAPILMALIYDI. HEM AŞILAMA EĞİTİMLERİ HEM YETİŞTİRME
KURSLARI AÇILDI, ZEYTİN KOOPERATİFLERİNİN BELİRLEDİĞİ
İHTİYAÇLAR ÇERÇEVESİNDE ÜRETİCİ DESTEKLENDİ.
BU DÖNEMDE, EGE VE MARMARA BÖLGELERİNDE
182 ADET HİDROLİK PRESLİ ÜRETİM TESİSİ AÇILDI.
BUNLARA EK OLARAK DA FARKLI BÖLGELERDE 624 ADET
EL MENGENELİ YAĞ İMALATHANESİ KURULDU.
BU GİRİŞİMLER SAYESİNDE KATBEKAT ARTAN ÜRETİM,
HEM İÇ EKONOMİDE BİR CANLANMA MEYDANA GETİRDİ
HEM DE YABANCI ÜLKELERE SATILAN ÜRÜNLER SAYESİNDE
ÜLKENİN DIŞ TİCARET AÇIĞININ KAPATILMASINA KATKI SAĞLADI.
GENÇ CUMHURİYET’İN ELZEM ADDETTİĞİ İKTİSADİ BAĞIMSIZLIK
İLKESİNİ OLUŞTURAN UNSURLARDAN BİRİ DE TARIMIN
ÜLKENİN ÖZ KAYNAKLARI KULLANILARAK YAPILMASIYDI.
ANADOLU’DA YETİŞTİRİLECEK TARIM ÜRÜNLERİNİN
VERİMLİLİĞİNİ ARTIRMAK VE ZİRAİ HASTALIKLARI ÖNLEMEK İÇİN
ÜRETİCİLERE EĞİTİM VERİLMESİ, CUMHURİYET’İN
İLK YILLARINDA GÜNDEME GELDİ. BU DOĞRULTUDA 1927’DE
ALMAN BİLİM İNSANLARI ANKARA’YA DAVET EDİLDİ.
HEYETTEKİ UZMANLARIN ÖNERİSİ ÜZERİNE 1930’DA,
TARIMSAL YÜKSEK EĞİTİM KURUMU OLAN
ANKARA YÜKSEK ZİRAAT MEKTEBİ AÇILDI.
1933’E GELİNDİĞİNDE MEKTEBİN KAPASİTESİ GELİŞTİRİLDİ;
TABİİ İLİMLER, ZİRAAT, BAYTAR VE ZİRAAT SANATLARI ADLI
FAKÜLTELERDEN OLUŞACAK BİR ENSTİTÜ HALİNE GETİRİLDİ.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN, TBMM’NİN 1933’TEKİ
AÇILIŞ NUTKUNDA “YÜKSEK ZİRAAT ENSTİTÜSÜ’NÜN YETİŞTİRECEĞİ
MÜHENDİSLERİN, İLERİDE MEMLEKETE FAYDALI OLACAKLARINA
ŞÜPHE YOKTUR.” SÖZLERİYLE ÖNEMİNİ BELİRTTİĞİ KURUM,
1948’DE ANKARA ÜNİVERSİTESİ’NE BAĞLANDI.
1920'LERİN SONUNDA HÜKÜMET, TÜMÜYLE İTHALATA
DAYALI OLAN KÂĞIT SANAYİSİNİN MİLLİLEŞTİRİLMESİNİ
GÜNDEMİNE ALDI. BİRİNCİ BEŞ YILLIK SANAYİ PLANI
KAPSAMINDA BİR KÂĞIT FABRİKASININ AÇILMASI İÇİN
ÇALIŞMALAR BAŞLATILDI.
İZMİT KÂĞIT VE KARTON
FABRİKASI'NIN PROJESİ, "YAŞAMAK İÇİN EKMEK NE İSE
DÜŞÜNMEK İÇİN KÂĞIT ODUR.” DİYEN
MEHMET ALİ KÂĞITÇI YÖNETİMİNDE HAZIRLANDI.
FABRİKANIN İLK KÂĞIT ÜRETİMİ 18 NİSAN 1939'DA
GERÇEKLEŞTİ. 2. DÜNYA SAVAŞI'NIN BAŞLAMASIYLA
ULUSLARARASI TİCARET BÜYÜK HASAR GÖRÜNCE
FABRİKANIN KURULMASININ NE KADAR
İSABETLİ BİR KARAR OLDUĞU ANLAŞILDI.
1955'TE TÜRKİYE SELÜLOZ VE KÂĞIT FABRİKALARI
İŞLETMESİ (SEKA) İSMİYLE YENİDEN YAPILANDIRILAN
FABRİKA, KAPANDIĞI DÖNEME KADAR ÜRETİMİNİ
SÜRDÜRECEK VE DIŞA BAĞIMLILIĞI AZALTMADA
ÖNEMLİ BİR ROL OYNAYACAKTI.
DÂRÜLBEDÂYİ, GÜNÜMÜZDEKİ ADIYLA ŞEHİR TİYATROLARI
1918'DE SINAV YAPARAK TAMAMI ERKEK OLAN KADROSUNA
KADIN SANATÇILAR DA EKLEMEK İSTEDİ. GENÇ AFİFE,
BABASININ İTİRAZLARINA RAĞMEN SINAVI KAZANARAK
KURUMA GİREN 5 KADINDAN BİRİ OLDU.
1. DÜNYA SAVAŞI'NDAN SONRA CUMHURİYET'İN
İLK KIVILCIMLARININ ÇAKILDIĞI MEMLEKETİMİZDE
"TİYATRO SAHNESİNDEKİ KADIN” OLMAK
İLERİCİ BİR HAMLEYDİ. AFİFE BU ZOR AMA
TUTKULU YOLDA İLK OLMANIN ZORLUKLARIYLA SAVAŞTI.
SAYISIZ OYUNDA VE TEMSİLDE OYNADI,
BİRÇOK TÜRK KADINININ TİYATRO SAHNESİNDE
YETİŞMESİNİ SAĞLADI.
25 SENEDİR HER YIL, SANATÇIYI ANMAK ADINA
TÜRKİYE'NİN EN PRESTİJLİ TİYATRO ÖDÜLLERİNDEN BİRİ OLAN
AFİFE JALE TİYATRO ÖDÜLLERİ VERİLMEKTE.
GENÇ PİYANİST MİTHAT FENMEN, CUMHURBAŞKANI
İSMET İNÖNÜ'NÜN DE BULUNDUĞU BİR KONSERİNDE
SÜRPRİZ YAPARAK SAHNEYE 4 YAŞINDAKİ İDİL BİRET'İ ÇIKARDI.
KÜÇÜK İDİL, BİRÇOK ESERİ PEŞ PEŞE İCRA EDEREK
SALONDAKİLERİ HAYLİ ŞAŞIRTTI. SONRASINDA BENZER BİR DURUM,
İLK KONSERİNDE İZLEYENLERİ KENDİNE HAYRAN BIRAKAN
10 YAŞINDAKİ GENÇ KEMANCI, SUNA KAN İÇİN DE YAŞANDI.
OLDUKÇA ETKİLENEN İNÖNÜ, BU İKİ KIZ ÇOCUĞUNUN
YURT DIŞINDA EĞİTİM ALMASINI SAĞLAYACAK OLAN
"HARİKA ÇOCUK YASASI'NI MECLİSE SUNDU
VE YASA OY BİRLİĞİYLE KABUL EDİLDİ.
İDİL BİRET 7, SUNA KAN 12 YAŞINDAYKEN AİLELERİYLE BİRLİKTE,
MASRAFLARI TÜRKİYE CUMHURİYETİ TARAFINDAN KARŞILANMAK
ÜZERE AVRUPA'DAKİ KONSERVATUARLARA GÖNDERİLDİ.
1956'DA GÜZEL SANATLARIN TÜM DALLARINI KAPSAYAN YASA,
YÜRÜRLÜKTE OLDUĞU SÜRECE TULUYHAN UĞURLU VE
FAZIL SAY GİBİ OLAĞANÜSTÜ YETENEKLİ ÇOCUKLARIN
YURT DIŞINDA EĞİTİM ALMASINI SAĞLADI.
CUMHURİYET'İN "FİKRİ HÜR, VİCDANI HÜR, İRFANI HÜR”
NESİLLER YETİŞTİRMEK HEDEFİNE VE ATATÜRK'ÜN
"HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİT İLİMDİR, FENDİR.” OLARAK
İFADE ETTİĞİ MANEVİ MİRASINA UYGUN ŞEKİLDE YETİŞEN
İSİMLERDEN BİRİ DE AZİZ SANCAR OLDU.
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ'NDEN
MEZUN OLDUKTAN SONRA ABD'YE GİDEREK
MOLEKÜLER BİYOLOJİ ALANINDA ÇALIŞMAYA BAŞLADI.
DNA ONARIMI, HÜCRE DİZİLİMİ, KANSER TEDAVİSİ GİBİ
ALANLARDA ARAŞTIRMALAR YÜRÜTEN SANCAR;
2005'TE ABD BİLİMLER AKADEMİSİ'NE, 2006'DA İSE
TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ'NE ÜYE SEÇİLDİ.
PAUL MODRICH VE TOMAS UNDAHL İLE BİRLİKTE
HÜCRE VE DNA İLİŞKİSİ ÜZERİNE YÜRÜTTÜĞÜ ÇALIŞMALAR
2015'TE SANCAR'A, NOBEL KİMYA ÖDÜLÜ'NÜ KAZANDIRDI.
BU ALANDA NOBEL ALAN İLK TÜRK BİLİM İNSANI OLDU.
1929 DÜNYA EKONOMİK BUNALIMI SEBEBİYLE
ULUSLARARASI TİCARET DURGUNLAŞTI. TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN
HEM İKTİSADİ GELİŞİMİNİ SÜRDÜRME HEM DE DIŞ ÜLKELERLE
TİCARİ FAALİYETLERİNİ GELİŞTİRME ÇALIŞMALARI YAPMAK ÜZERE
27 MAYIS 1934'TE TÜRKOFİS KURULDU.
TÜRKOFİS'İN AMAÇLARINDAN BİRİ, İÇ VE DIŞ PAZARLARDA
TÜRK MALLARININ SÜRÜMÜNÜ ARTIRMAK VE İHRACATI
ZOR KOŞULLARA RAĞMEN CANLANDIRIP GÜÇLENDİRMEKTİ.
KURUM BU VESİLEYLE ARAŞTIRMALAR YAPTI, EDİNDİĞİ BİLGİLERİ
TÜRK TÜCCARLARLA PAYLAŞTI, ONLARA REHBERLİK EDİP
ÜRÜNLERİMİZİN YENİ PAZARLARDA YER BULMASINA DESTEK OLDU.
TÜRKİYE'NİN İHRAÇ MALLARININ TANITILMASINDA
MUAZZAM KATKISI OLAN TÜRKOFİS, HEM FUARLARA KATILARAK
HEM DE PROPAGANDA FİLMLERİ, AFİŞ VE BROŞÜRLER ÜRETEREK
TÜRK MALLARININ GENİŞ BİR COĞRAFYAYA TANITILMASINDA ÖNCÜ OLDU.
EKONOMİK ALANDA BÜYÜK BAŞARILARA İMZA ATAN TÜRKOFİS,
DAHA SONRA DIŞ TİCARET DAİRESİ'NE DEVREDİLEREK KAPATILDI
VE TÜM GÖREVLERİNİ 1939 İTİBARIYLA BU DAİRE ÜSTLENDİ.
NÜZHET GÖKDOĞAN, GENÇ CUMHURİYET'İN EĞİTİME,
ÖZELLİKLE GENÇ KIZLARIN YÜKSEK ÖĞRENİM GÖRMESİNE
VERDİĞİ DEĞERİN SEMBOLLERİNDENDİR.
GENÇ CUMHURİYET'İN İLK NESİL BİLİM İNSANLARINDAN OLAN
NÜZHET GÖKDOĞAN, FRANSA'DA TAMAMLADIĞI
LİSANS EĞİTİMİNİN ARDINDAN İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
FEN FAKÜLTESİ'NDEN DOKTORA DERECESİNİ ALDI.
AYNI ÜNİVERSİTENİN ASTRONOMİ ENSTİTÜSÜ'NDE GÖREV YAPAN
İLK TÜRK DOÇENT UNVANINI KAZANDI.
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ'NİN BAHÇESİNE
GÖZLEMEVİ KURULMASINA ÖNEMLİ KATKILARI OLDU.
1954'TE İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ FEN FAKÜLTESİ DEKANLIĞINA
GETİRİLMESİ, NÜZHET GÖKDOĞAN'IN KARİYERİNDEKİ
"İLK KADIN” UNVANLARINA BİR YENİSİNİ EKLEDİ.
SİYASİ BAĞIMSIZLIĞIN YANI SIRA EKONOMİK BAĞIMSIZLIĞIN DA
GÜÇLENMESİ İÇİN MILLI SANAYİ TESİSLERİNİN KURULMASI,
GENÇ CUMHURİYET’İN ÖNDE GELEN HEDEFLERI ARASINDAYDI.
1927’DE TEŞVIK-I SANAYI KANUNU’NUN ÇIKMASIYLA
YENİ FABRİKALARIN AÇILMASI HIZLANDI. ANCAK BU TESİSLERİN
AÇILMASIYLA GEREKLİ TEÇHİZATIN SAĞLANMASI, İŞLETİLMESİ VE
ÜRETİMİN PLANLANMASI KONULARIYLA İLGİLENECEK
BİR DEVLET KURUMUNUN OLUŞTURULMASI İHTİYACI DOĞDU.
DEVLET SANAYİ OFİSİ, BU İHTİYACA CEVAP VERMEK ÜZERE
1932’DE KURULDU. İKTİSAT VEKÂLETİ’NİN DENETİMİ ALTINDA
TESİS EDİLEN OFİS, ÖZEL KANUNLAR VE DEVLET SERMAYESİYLE
KURULMUŞ VE KURULACAK OLAN TÜM SANAYİ TESİSLERİYLE
FABRİKALARI İDARE ETMEKTEN SORUMLUYDU.
SÜMERBANK’IN KURULMASIYLA DEVLET SANAYİ OFİSİ’NİN
TÜM SORUMLULUKLARI BU YENİ KURUMA DEVREDİLDİ.
GENÇ CUMHURİYET, BİR MODERNLEŞME PROJESİ OLARAK
YENİ KURULAN DEVLETİN GENÇ KUŞAKLARINI
BATILI EĞİTİMLE YETİŞTİRMEYİ HEDEFLEDİ.
CUMHURİYET'İN GELECEĞİNE YÖN VERECEK
GENÇ KUŞAKLARIN ŞEKİLLENMESİNDE BATI TARZI
ÇOK SESLİ MÜZİK ÖNEMLİ BİR UNSUR OLARAK GÖRÜLDÜ.
AYNI ZAMANDA MÜZİK KÜLTÜRÜNÜN GELİŞTİRİLMESİ İÇiN
DONANIMLI MÜZİK ÖĞRETMENLERİ YETİŞTİRMEK AMAÇLANDI.
BU AMAÇ VE HEDEF DOĞRULTUSUNDA 1924'TE ANKARA'DA,
MUSİKİ MUALLİM MEKTEBİ AÇILDI. ALTI ÖĞRENCİYLE
ÖĞRETİME BAŞLAYAN, SONRA ÖĞRENCİ SAYISI 12'YE ÇIKAN
OKULUN İDARECİLİĞİNİ İSTİKLAL MARŞI'NIN DA BESTECİSİ
OSMAN ZEKİ BEY ÜSTLENİRKEN RİYASET-İ CUMHUR
FİLARMONİ ORKESTRASI'NIN ÜYELERİ DE MEKTEBİN
İLK EĞİTİMCİ KADROLARINI OLUŞTURDU.
MUSİKİ MUALLİM MEKTEBİ'NİN VİZYONU YALNIZCA
ÖĞRETMEN YETİŞTİRMEKLE KALMADI, 1930'DAN İTİBAREN
CUMA GÜNLERİ HALKA AÇIK VE ÜCRETSİZ KONSERLER
ORGANİZE EDEREK SOSYAL YAŞAMIN DA BİR PARÇASI OLDU.
JALE İNAN; CUMHURİYETİN EĞİTİME, ÖZELLİKLE KIZ ÇOCUKLARININ
YÜKSEK ÖĞRENİME DEVAM ETMELERİ KONUSUNA VERDİĞİ
ÖNEMİN NETİCESİNDE YETİŞEN DEĞERLİ İSİMLERDEN BİRİ.
MÜZECİ BABASI AZİZ OGAN SAYESİNDE KÜÇÜK YAŞTA
ARKEOLOJİYLE TANIŞAN İNAN, BERLİN VE MÜNİH ÜNİVERSİTELERİNDEN
KAZANDIĞI BURSLARLA LİSANS VE DOKTORA EĞİTİMİNİ TAMAMLAYARAK
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ KLASİK ARKEOLOJİ KÜRSÜSÜ'NDE
ÇALIŞMAYA BAŞLADI.
HOCASI ARİF MÜFİD MANSEL İLE BERABER TÜRK TARİH KURUMU ADINA
ANTALYA'DA BULUNAN SİDE VE PERGE ANTİK KENTLERİNİN
KAZILARINA KATILDI. ÖZELLİKLE SİDE'DE YÜRÜTTÜĞÜ
KAZI ÇALIŞMALARINDA GERÇEKLEŞTİRDİĞİ KEŞİFLER,
SİDE MÜZESİ'NİN KURULUŞUNA ÖNCÜLÜK ETTİ.
YENİ KEŞİFLERİN YANI SIRA ANADOLU'DAN KAÇIRILAN
BİRÇOK TARİHİ ESERİN DE BULUNMASI VE TÜRKİYE'YE İADESİ İÇİN
YAŞAMI BOYUNCA MÜCADELE EDEN İNAN, 1995'TE
TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ'NİN ŞEREF ÜYESİ OLDU.
GENÇ CUMHURİYET'İN NİTELİKLİ İNSAN YETİŞTİRME HEDEFİNİN
EN PARLAK VE SEMBOL İSİMLERİNDEN BİRİ DE
GAZİ YAŞARGİL OLDU.
ANKARA'DA TAMAMLADIĞI ORTA ÖĞRENİMİNİN ARDINDAN
TIP EĞİTİMİ ALMAK ÜZERE ÖNCE ALMANYA'YA, SONRASINDA
İSVİÇRE'YE GİTTİ. BURALARDA BEYİN ANATOMİSİ VE CERRAHİSİ
ALANLARINDA UZMANLAŞARAK 1960'TA DOÇENT,
1965 YILINDA DA PROFESÖR UNVANLARINI KAZANDI.
GELİŞTİRDİĞİ TEKNİKLER TÜM DÜNYADA KABUL GÖRDÜ;
BEYİN VE OMURİLİK CERRAHİSİNDE UYGULANAN TEDAVİLERİN
VAZGEÇİLMEZ UNSURLARI OLDU. GERÇEKLEŞTİRDİĞİ AMELİYAT VE
TEDAVİLERİN YANI SIRA ÜNİVERSİTEDE DERS VERMEYE DE
DEVAM EDEREK ÇOK SAYIDA DEĞERLİ UZMANIN YETİŞMESİNDE
BÜYÜK ROL OYNADI.
AMERİKAN BEYİN CERRAHLARI BİRLİĞİ TARAFINDAN
"YÜZYILIN BEYİN CERRAHI” SEÇİLEN YAŞARGİL,
CUMHURİYETİMİZİN YÜZ AKI,
ÖNCÜ BİLİM İNSANLARIMIZDAN BİRİ.
GENÇ CUMHURİYET'İN İLK YILLARINDA, KENTLERİN GELİŞTİRİLMESİ
VE DAHA MODERN HALE GETİRİLMESİ ÖNCELİKLİ HEDEFLERDENDİ.
BU AMAÇLA ANADOLU'DAKİ BİRÇOK KASABADA
HIZLA FABRİKALAR KURULMAYA BAŞLANDI.
İZMİR İKTİSAT KONGRESİ KARARLARINA UYGUN OLARAK
KENDİ KENDİNE YETEN, BAĞIMSIZ BİR EKONOMİK YAPIYA
SAHİP OLMA HEDEFİYLE AÇILAN SANAYI TESİSLERİNİN BAŞINDA DA
ŞEKER FABRİKALARI GELMEKTEYDİ.
CUMHURİYETİN EKONOMİK İSTİKLAL İLKESİ DOĞRULTUSUNDA
KURULAN İLK ŞEKER FABRİKASI; İŞ BANKASI, ZİRAAT BANKASI,
TRAKYA İLLERİ ÖZEL İDARELERİ VE TRAKYA KÖYLÜSÜNÜN
DAHİL OLDUĞU BİR ANONİM ORTAKLIK ÇERÇEVESİNDE
KIRKLARELİ'NİN ALPULLU İLÇESİNDE İŞLETMEYE AÇILDI.
ALPULLU ŞEKER FABRİKASI SADECE ÜRETİM BAKIMINDAN DEĞİL,
FABRİKA KOMPLEKSİNİN İNŞA BİÇİMİ AÇISINDAN DA
BÖLGENİN KALKINDIRILMASI HEDEFİNE ÖNEMLİ KATKILAR SAĞLADI.
İSTİKLAL HARBİ’NİN BAŞKUMANDANI VE
TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURUCUSU MUSTAFA KEMAL’İN
“NAÇİZ VÜCUDU”, 1938’DE EBEDİYETE İNTİKAL ETTİ.
BÜYÜK KURTARICININ NAAŞI, VEFATININ ARDINDAN
GEÇİCİ OLARAK ETNOGRAFYA MÜZESİ’NE NAKLEDİLDİ.
HEMEN SONRA TÜRK MİLLETİNİN ATA’SINA OLAN
MİNNETTARLIĞINI İFADE EDECEK ANIT MEZAR İÇİN
BİR YARIŞMA DÜZENLENDİ. EMİN ONAT VE ORHAN ARDA’NIN
BİRİNCİ SEÇİLEN PROJESİNİN YAPIMINA 1944’TE BAŞLANDI;
İNŞAAT 1953’TE TAMAMLANDI.
10 KASIM 1953’TE DÜZENLENEN TÖRENLE
ATATÜRK’ÜN NAAŞI ANITKABİR’E TAŞINDI.
ANADOLU MEDENİYETLERİNİN SANAT ÜSLUPLARINDAN
İZLER TAŞIYAN ANITKABİR KOMPLEKSİNDE,
ATATÜRK’ÜN ANIT MEZARININ YANI SIRA ATATÜRK VE
KURTULUŞ SAVAŞI MÜZESİ İLE BİRLİKTE MUSTAFA KEMAL’İN
HAYATI BOYUNCA EN DEĞER VERDİĞİ KAVRAMLARDAN BİRİ OLAN
BARIŞ ADINI TAŞIYAN BİR PARK BULUNMAKTA.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN KURULUŞUNUN ARDINDAN
ÜZERİNDE ÖNEMLE DURULAN KONULARDAN BİRİ DE
İKTİSADİ KALKINMAYLA DOĞRUDAN BAĞLANTILI OLAN
MADENCİLİK FAALİYETLERİ OLMUŞTU.
TÜRKİYE'NİN YER ALTI KAYNAKLARININ
DEVLET ELİYLE ÇIKARILMASI, MADENLERİN
BİLİMSEL YÖNTEMLERLE ARAŞTIRILMASI VE
İŞLETİLMESİ AMACIYLA 14 HAZİRAN 1935'TE
MADEN TETKİK VE ARAMA ENSTİTÜSÜ KURULDU.
ENERJİDE DIŞA BAĞIMLILIĞIN AZALTILMASI İÇİN
ÇOK ÖNEMLİ ÇALIŞMALAR YÜRÜTEN MTA,
CUMHURİYET'İN DEĞERLİ KURUMLARINDAN
BİRİ OLARAK FAALİYETLERİNE DEVAM ETMEKTE.
CUMHURİYET'İN EKONOMİ ALANINDAKİ EN ÖNEMLİ
HEDEFLERİNDEN BİRİ, YERLİ ÜRETİMİ TEŞVİK ETMEK VE
KENDİNE YETEN BİR SİSTEMİ HAYATA GEÇİREBİLMEKTİ.
BU AMAÇLA KURULAN TESİSLERDEN BİRİ DE
KARDEMİR DEMİR-ÇELİK FABRİKASI'YDI.
TÜRKİYE'NİN İLK AĞIR SANAYİ FABRİKASI OLAN
KARDEMİR'İN TEMELLERİ, 3 NİSAN 1937'DE
BAŞBAKAN İSMET İNÖNÜ TARAFINDAN ATILDI.
FABRİKANIN 9 EYLÜL 1939 GÜNÜ ATEŞLENEN FIRINLARINDA,
10 EYLÜL GÜNÜ İLK DEMİR ÜRETİMİ GERÇEKLEŞTİ.
ATATÜRK'ÜN ULUSAL SANAYİLEŞME HAMLESİNİN
ÖNEMLİ AŞAMALARINDAN OLAN FABRİKA, BİRÇOK
TESİSİN KURULUŞUNA KATKIDA BULUNMASINDAN DOLAYI
“FABRİKALAR YAPAN FABRİKA” OLARAK ANILACAKTI.
“YURDU DEMİR AĞLARLA ÖRME” PROJESİ
I. DÜNYA SAVAŞI'NDA DEMİRYOLLARININ ÖNEMİNİ GÖREN
CUMHURİYET İDARECİLERİNİN HEDEFLERİNDEN BİRİYDİ.
MİLLİ EKONOMİYİ YARATMAK İÇİN ÜRETİM MERKEZLERİNE
VE DOĞAL KAYNAKLARA ULAŞMA İHTİYACI, DEMİRYOLLARINI
ULAŞIM POLİTİKASININ MERKEZİNE YERLEŞTİRDİ.
BU KAPSAMDA DOĞU ANADOLU'YU GENÇ CUMHURİYET'İN
BAŞKENTİ ANKARA İLE BAĞLAMAK ÜZERE BİR DEMİRYOLU HATTI
İNŞAATINA BAŞLANDI.
BAŞLANGIÇTA ASKERİ KAYGILARLA ANKARA-SİVAS ARASINDA
YAPILMASI PLANLANAN PROJE, EKONOMİK İHTİYAÇLAR DOĞRULTUSUNDA
KAYSERİ'Yİ DE KAPSAYACAK ŞEKİLDE GENİŞLETİLDİ.
1930'DA TAMAMLANAN HAT, BAŞVEKİL İSMET PAŞA'NIN
KATILDIĞI BİR TÖRENLE AÇILDI. HATTIN ŞEHİR VE BÖLGE İÇİN ÖNEMİNİ,
O DÖNEM SİVAS'TA DOKTORLUK YAPAN MEMDUH NECDET BEY'İN
ŞU SÖZLERİ ÖZETLEMEKTE: “ARTIK SİVAS HİÇBİR YERE UZAK DEĞİLDİR.
ŞİMDİ ANKARA BİZE BİR GÜNLÜK YOLDUR.”
TÜRKİYE CUMHURİYETİ KURULUŞUNDAN İTİBAREN
ÇAĞDAŞ DÜNYAYI SOSYAL, SİYASÎ VE HUKUKÎ BAKIMDAN
TAKİP EDEN VE BENİMSEYEN KARARLAR ALDI.
BU DOĞRULTUDA DA DÜNYA BARIŞINA KATKI SAĞLAYAN
ANTLAŞMALARIN TARAFI OLMA KONUSUNDA
HIZLI ADIMLAR ATTI.
GENÇ CUMHURİYETİMİZ, II. DÜNYA SAVAŞI'NIN ARDINDAN
TEŞKİL EDİLEN BİRLEŞMİŞ MİLLETLER'İN
KURUCU ÜYELERİ ARASINDA YER ALDI.
DÜNYA BARIŞINI KORUMAYI VE İNSAN HAKLARINI
GELİŞTİRMEYİ MERKEZİNE ALAN BİRLEŞMİŞ MİLLETLER
BÜNYESİNDE KURULAN İNSAN HAKLARI KOMİSYONU
TARAFINDAN, ÇAĞDAŞ İNSAN HAKLARINI TANIYAN VE
TÜM ÜYE DEVLETLER İÇİN GEÇERLİ OLACAK
TARİHÎ BİR BELGE HAZIRLANDI.
İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ ADINI TAŞIYAN
BU METİN, 10 ARALIK 1948'DE BM GENEL KURULU'NDA
KABUL EDİLDİ. TÜRKİYE CUMHURİYETİ, İNSAN HAKLARINA
VERDİĞİ ÖNEMİN BİR GÖSTERGESİ OLARAK 6 NİSAN 1949'DA
İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ'Nİ ONAYLADI.
MİLLİ BAĞIMSIZLIĞIN İKTİSADİ BAĞIMSIZLIKLA
DESTEKLENMESİ GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNEN
MUSTAFA KEMAL'İN ATTIĞI ÖNEMLİ ADIMLARDAN BİRİ,
ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ'YDİ.
ÇİFTLİĞİN KURULDUĞU ARAZİ, CUMHURİYET'İN İLANINDAN SONRA
MUSTAFA KEMAL PAŞA'YA ARMAĞAN EDİLDİ.
PAŞA; BAŞKENT ANKARA'DA MODERN TARZDA BAĞCILIK,
BAHÇECİLİK VE HAYVANCILIK FAALİYETLERİ YAPMAK VE
YERLİ ÜRETİMİ DESTEKLEMEK AMACIYLA KENDİSİNE
ARMAĞAN EDİLEN ARAZİYİ “ORMAN ÇİFTLİĞİ” ADIYLA
ÖRNEK BİR TESİSE DÖNÜŞTÜRDÜ.
1937'DE ORMAN ÇİFTLİĞİ ARAZİSİ VE TESİSLERİ
MUSTAFA KEMAL TARAFINDAN HAZİNEYE BAĞIŞLANDI VE
13 OCAK 1938 TARİHLİ KANUNLA ÇİFTLİĞİN İDARESİ İÇİN
“DEVLET ZİRAAT İŞLETMELERİ KURUMU” KURULDU.
1950 YILINDA “ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ” ADINI ALAN TESİS,
UZUN YILLAR BOYUNCA YERLİ TARIMSAL ÜRETİMİN
ÖNCÜ MERKEZLERİNDEN OLDU.
LEYLA GENCER; CARMELIT'LERİN DİYALOĞU'NDA OYNADIĞI
MADAME LIDOINE ROLÜYLE 26 OCAK 1957 GECESİ
İLK KEZ LA SCALA'DA SAHNE ALDI.
GENCER'İN ANKARA OPERASI'NDA BAŞLAYAN KARİYERİ,
1953'TE NAPOLİ'DE SANTUZZO ROLÜNÜ OYNAMASIYLA
ULUSLARARASI BİR KONUMA ULAŞTI.
MİLANO, ROMA, VİYANA, NAPOLİ, PARİS, BUENOS AIRES,
LONDRA, SAN FRANCISCO VE CHICAGO GİBİ BİRÇOK
KÜLTÜR BAŞKENTİNDE SANATINI İCRA EDEN “LA TURCA”,
ULUSLARARASI ALANDA EN BAŞARILI SANATÇILARIMIZDAN
BİRİ OLACAKTI.
ÖZELLİKLE DONIZETTI YORUMLARIYLA SANATSEVERLERİ
KENDİSİNE HAYRAN BIRAKAN SOPRANOMUZ,
1988'DE DEVLET SANATÇISI UNVANINA DA
LAYIK GÖRÜLECEKTİ.
BİRÇOK UNUTULMUŞ ESERİ TEKRAR SAHNELEYEN LEYLA GENCER,
OPERA TARİHİNE ADINI ALTIN HARFLERLE YAZDIRMAYI BİLDİ.
TEKNİK ÜNİVERSİTE'NİN TAŞKIŞLA YERLEŞKESİNDEN
İLK TELEVİZYON YAYINI 1952'DE GERÇEKLEŞTİRİLDİ.
PROF. DR. MUSTAFA SANTUR'UN GİRİŞİMİYLE
YURT DIŞINDAN GETİRİLEN CİHAZLARLA YAPILAN
İLK YAYININ KAMERAMANI DR. ADNAN ATAMAN,
SUNUCUSU İSE FATİH PASİNER İDİ.
İLK YILLARDA YAYINLAR, CUMA GÜNLERİ
BİR SAATLE SINIRLI VE SADECE EĞİTİMLE İLGİLİ
İÇERİKLERDEN OLUŞURKEN İLERLEYEN YILLARDA
BAŞKA FORMATLARA DA YER VERİLDİ.
İTÜ TV, TÜRK TELEVİZYONCULUĞUNA EKRAN YÜZLERİ
YETİŞTİREN BİR OKUL KONUMUNA GELDİ.
YAYINLARINI 1970'E KADAR SÜRDÜREN İTÜ TV'NİN
GERÇEKLEŞTİRDİĞİ İLKLERDEN BİRİ DE NAKLEN YAYINDI.
1961'DE OYNANAN TÜRKİYE-SSCB MAÇI,
TÜRKİYE'DE NAKLEN VERİLEN İLK
SPOR MÜSABAKASI OLARAK TARİHE GEÇTİ.
CUMHURİYETİN İLANININ ARDINDAN SOSYAL VE
KÜLTÜREL HAYATTA DA BATILILAŞMANIN ETKİLERİ
ARTMAYA BAŞLAMIŞTI.
DEĞİŞEN SOSYAL İLİŞKİLER, ÇOK GEÇMEDEN
SANAT ESERLERİNİN DE KONULARI ARASINA GİRMİŞTİ.
TOPLUMUN, BATILILAŞMAYLA GELEN YENİ HAYAT TARZI
KARŞISINDA YAŞADIĞI ÇELİŞKİLERİ KONU ALAN LÜKÜS HAYAT,
CUMHURİYETİN 10. YIL DÖNÜMÜNE YETİŞTİRİLECEKTİ.
OPERETİN MÜZİKLERİNİ CEMAL REŞİT REY BESTELEMİŞ,
METNİ İSE EKREM REŞİT REY TARAFINDAN KALEME ALINMIŞTI.
HER NE KADAR İSMİ GEÇMESE DE METİNDEKİ BAZI KISIMLARI
NÂZIM HİKMET YAZMIŞTI.
LÜKÜS HAYAT, 13 YIL ARALIKSIZ SAHNELENDİKTEN
SONRA FİLME DE ÇEKİLDİ. İLERLEYEN YILLARDA TEKRAR
TEKRAR SAHNEYE KONARAK GÜNÜMÜZE KADAR GELEN
LÜKÜS HAYAT, EN UZUN SÜRE SAHNEDE KALAN
OYUN UNVANINA SAHİP.
OKTAY SİNANOĞLU, TED ANKARA KOLEJİ'Nİ BİRİNCİLİKLE
BİTİRDİKTEN SONRA UNIVERSITY OF CALIFORNIA-BERKELEY'DE
DOKTORASINI TAMAMLADI.
1963'TE YALE ÜNİVERSİTESİ KİMYA BÖLÜMÜ'NDE
PROFESÖR OLDUĞUNDA, 20. YÜZYILDA BU ÜNİVERSİTEDE
PROFESÖR KADROSUNA ATANAN EN GENÇ BİLİM İNSANI
UNVANINI ALACAKTI.
“ATOM VE MOLEKÜLLERİN ÇOKLU ELEKTRON KURAMI” VE
KENDİ ADIYLA ANILAN “SİNANOĞLU MADE SIMPLE” YÖNTEMİYLE
LİTERATÜRE ÖNEMLİ KATKILAR YAPAN SİNANOĞLU,
HUMBOLDT ARAŞTIRMA ÖDÜLÜ VE TÜBİTAK BİLİM ÖDÜLÜ'NE
LAYIK GÖRÜLDÜ.
EMEKLİ OLDUKTAN SONRA ÜLKESİNE DÖNEREK
KARİYERİNİ YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ'NDE TAMAMLADI.
SON YILLARINDA KAMUSAL ALANDA DA BİLİNİRLİĞİ ARTAN VE
“TÜRK AYNŞTAYNI” OLARAK ADLANDIRILAN OKTAY SİNANOĞLU,
CUMHURİYET'İN YETİŞTİRDİĞİ DÜNYA ÇAPINDAKİ
BİLİM İNSANLARINDANDIR.
TARİH VE KÜLTÜRE ÖNEM VEREN MUSTAFA KEMAL,
ANKARA'DA BU DOĞRULTUDA BİR MÜZE KURULMASINI İSTİYORDU.
1925 YILINDA MÜZE BİNASININ YAPIMINA VE TÜRK HALK
YAŞANTISINI SERGİLEMEK AMACIYLA, ANADOLU'DAKİ KÜLTÜREL
NESNELERİN DERLENMESİNE BAŞLANDI.
1928'DE YAPILAN RESMİ AÇILIŞA,
MUSTAFA KEMAL İLE BİRLİKTE AFGAN KRALI
EMANULLAH HAN DA KATILDI.
NAMAZGÂH TEPESİ'NE İNŞA EDİLEN VE MİMARLIĞINI
ARİF HİKMET KOYUNOĞLU'NUN YAPTIĞI MÜZE BİNASI,
İÇERİĞİNE PARALEL OLARAK GELENEKSEL
TÜRK MİMARİSİNDEN İZLER TAŞIYOR.
HALKIN ZİYARETİNE 1930'DA AÇILAN VE ANADOLU'DAKİ
SELÇUKLU VE OSMANLI DÖNEMLERİNE AİT
KÜLTÜREL OBJELERİN SERGİLENDİĞİ MÜZE,
1938-1953 YILLARINDA ATAMIZIN NAAŞINA DA
EV SAHİPLİĞİ YAPTI.
BÜYÜK BADİRELERLE KURULMUŞ GENÇ CUMHURİYET,
NİHAYET ON YAŞINA GİRMİŞTİ. BU DÖNÜM NOKTASINI
TAÇLANDIRMAK İÇİN BİR MARŞ YAZILMASINA KARAR VERİLDİ.
BESTELENECEK MARŞIN “CUMHURİYETİN 10 YILLIK
BAŞARILARIYLA SEVİNEN VE İNKILÂBIN HEYECANLARIYLA
COŞAN GÖNÜLLERE, BU SEVİNCİ VE COŞKUNLUĞU
HEP BİR AĞIZDAN HAYKIRMA İMKÂNI VERECEK” OLMASI,
“YENİ TÜRKİYE'NİN YÜKSELME YOLUNDA 10 YILDA ALDIĞI
BÜYÜK MESAFELERİ VE TÜRK İNKILÂBININ ANA VASIFLARINI”
ANLATMASI HEDEFLENDİ.
AÇILAN YARIŞMANIN KAZANANI; GÜFTESİ FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL
VE BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR'A, BESTESİ İSE CEMAL REŞİT REY’E
AİT OLAN MARŞ OLDU.
GÜNÜMÜZDE DE BÜYÜK BİR COŞKUYLA
MİLYONLAR TARAFINDAN SÖYLENEN ONUNCU YIL MARŞI,
GENÇ CUMHURİYET'İN AZ ZAMANDA BAŞARDIKLARININ
BİR GÖSTERGESİ.
OLİMPİYATLARA İLK KEZ KATILDIĞIMIZ
1908'DEN BU YANA 9 KATEGORİDE
TAM 104 MADALYA KAZANDIK.
BU MADALYALARDAN BİRİ VAR Kİ,
TÜRK KADINI AÇISINDAN YERİ AYRI.
HÜLYA ŞENYURT 1973'TE ORDU'DA DOĞDU.
JUDODA ÇEŞİTLİ KADEMELERDE BAŞARI GÖSTEREN
ŞENYURT, İLK ULUSLARARASI BAŞARISINI 1990'DA
AVRUPA ŞAMPİYONASI İKİNCİLİĞİYLE ELDE ETTİ.
BU BAŞARIYI 1991'DE AVRUPA GENÇLER
ŞAMPİYONLUĞU TAKİP ETTİ.
1992 BARSELONA YAZ OYUNLARI'NDA İSE
ADINI TARİHE YAZDIRDI. 48 KİLODA KAZANDIĞI
BRONZ MADALYA İLE ŞEREF KÜRSÜSÜNE ÇIKAN
İLK TÜRK KADIN SPORCU OLDU.
HÜLYA ŞENYURT'UN AÇTIĞI YOLU 2000’DE
HAMİDE BIÇKIN TOSUN, TEKVANDODA
BRONZ MADALYA KAZANARAK SÜRDÜRDÜ.
BUGÜN TÜRK KADINI, SPORUN PEK ÇOK DALINDA
GÖĞSÜMÜZÜ KABARTMAYA DEVAM EDİYOR.
BİNBİR MEŞAKKATLE KAZANILAN İSTİKLÂL HARBİ'NİN ARDINDAN
İNKILÂPLAR BİRBİRİ ARDINA HAYATA GEÇİRİLMEYE BAŞLANDI.
ATATÜRK'ÜN MODERN TÜRK TOPLUMU İÇİN ÖNGÖRDÜĞÜ
HEDEFLERDEN BİRİ DE LÂİKLİKTİ. BU DOĞRULTUDA
1924'TE HİLAFET KALDIRILDI. 1926'DA MEDENİ KANUN
KABUL EDİLEREK İSLAM HUKUKUNDAN MODERN HUKUKA GEÇİŞ
TAMAMLANDI.
1928'DE ANAYASANIN İKİNCİ MADDESİNDEN
DEVLETİN DİNİNİ TANIMLAYAN İBARE KALDIRILARAK
DİN VE DEVLET İŞLERİ KESİN BİR ŞEKİLDE BİRBİRİNDEN AYRILDI.
AYNI MADDENİN BAŞINA 1937'DE “TÜRKİYE DEVLETİ,
CUMHURİYETÇİ, MİLLİYETÇİ, HALKÇI, DEVLETÇİ, LÂİK VE
İNKILÂPÇIDIR.” İBARESİ EKLENDİ VE BÖYLECE LÂİKLİK
PRENSİBİ ANAYASADA YERİNİ ALDI.
TBMM'NİN AÇILIŞ GÜNÜ OLAN 23 NİSAN,
1921'DE MİLLİ EGEMENLİĞE GEÇİŞİN ARDINDAN
KABUL EDİLEN İLK BAYRAMDI.
MİLLİ MÜCADELE'NİN YETİMLERİNİ
KORUMA YÖNÜNDE FAALİYET GÖSTEREN
HİMÂYE-İ ETFAL CEMİYETİ,
1925 VE 1926'DA 23 NİSAN'I,
ÇOCUK GÜNÜ OLARAK KUTLADI.
TAKVİMLER 1927'Yİ GÖSTERDİĞİNDE,
BİZZAT GAZİ MUSTAFA KEMAL'İN ARZUSUYLA
23 NİSAN, ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI
İLAN EDİLDİ. BÖYLECE İLK KEZ BİR DEVLET,
MİLLİ BİR BAYRAMI ÇOCUKLARA ATFETMİŞ OLDU.
MECLİS'İN AÇILIŞINI SEMBOLİZE EDEN TARİHİN
ÇOCUKLARA ARMAĞAN EDİLMESİ,
GENÇ CUMHURİYET'İ MUASIR MEDENİYETLER
SEVİYESİNE TAŞIYACAK YENİ NESİLLERE VERİLEN
ÖNEMİN BİR NİŞÂNESİ.
GÜNEYDOĞU ANADOLU'NUN DOĞAL ZENGİNLİKLERİNDEN
YARARLANARAK BÖLGENİN HEM EKONOMİK
HEM TARIMSAL MÂNÂDA KALKINMASINI AMAÇLAYAN
PROJENİN TEMELLERİ 1930'LU YILLARDA
BİZZAT MUSTAFA KEMAL TARAFINDAN ATILDI.
GEÇMİŞİ KEBAN BARAJI PROJESİ'NE UZANAN GAP,
1970'Lİ YILLARDA PLANLANIP 3 NİSAN 1977'DE
RESMİ OLARAK BAŞLATILDI.
FIRAT VE DİCLE NEHİRLERİNİN SULARININ
TARIMDA KULLANILMASINI VE BU KAYNAKLARDAN
ENERJİ ÜRETİLMESİNİ HEDEFLEYEN PROJE İLE BÖLGEDE
22 BARAJ, 19 HİDROELEKTRİK SANTRALİ VE 1,8 MİLYON
HEKTARLIK ALANDA SULAMA YATIRIMLARI PLANLANDI.
CUMHURİYET TARİHİNİN EN KAPSAMLI PROJELERİNDEN
BİRİ OLAN GAP, GÜNÜMÜZDE HÂLÂ DEVAM ETMEKTE,
BÖLGENİN EKONOMİK OLARAK VE ALTYAPI BAKIMINDAN
GELİŞİMİNE ÖNEMLİ BİR KATKIDA BULUNMAKTA.
DÜNYA ÇAPINDAKİ BİLİM İNSANLARIMIZDAN
FEZA GÜRSEY, 1977'DE J. ROBERT OPPENHEIMER
ANMA ÖDÜLÜ'NE LAYIK GÖRÜLDÜ.
MIAMI ÜNİVERSİTESİ'NİN TEORİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ
TARAFINDAN 1968'DEN BERİ VERİLEN ÖDÜLÜ
AMERİKALI MESLEKTAŞI SHELDON GLASHOW İLE PAYLAŞAN
FEZA GÜRSEY, MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI BURSUYLA GİTTİĞİ
İNGİLTERE'DE DOKTORASINI TAMAMLADI.
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ'NDE BAŞLAYIP ODTÜ VE
YALE ÜNİVERSİTESİ'NDE DEVAM EDEN AKADEMİK KARİYERİ
BOYUNCA TEORİK FİZİK ALANINDA ÖNEMLİ BİRÇOK
BİLİMSEL ÇALIŞMAYI KALEME ALDI.
1968'DE TÜBİTAK BİLİM ÖDÜLÜ'NE DE LAYIK GÖRÜLEN
FEZA GÜRSEY, CUMHURİYET'İN YETİŞTİRMEK İÇİN
BÜYÜK ÇABA SARF ETTİĞİ AYDIN NESİLLERİN
EN ÖNEMLİ ÜYELERİNDEN BİRİ.
GENÇ CUMHURİYET, ÜLKENİN KÜLTÜREL MİRASINI
ZENGİNLEŞTİRMEYİ DE EN ÖNEMLİ
HEDEFLERİ ARASINDA GÖRMÜŞTÜ.
OSMANLI'NIN KLASİK ÇAĞINI SEMBOLİZE EDEN
TOPKAPI SARAYI, BU DOĞRULTUDA 1924’TE
MÜZE HALİNE GETİRİLDİ.
OSMANLI HANEDANININ 19. YÜZYILDA
YENİ SARAYINA TAŞINMASIYLA TOPKAPI SARAYI
KÜLTÜREL BİR ÂBİDEYE DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞ OLUYORDU.
ENVANTERİ ALINDIKTAN SONRA TOPKAPI SARAYI;
1927'DE KISMEN, 1934'TE İSE TAMAMEN
HALKA AÇILDI.
ÜÇ BÜYÜK İMPARATORLUĞA BAŞKENTLİK ETMİŞ
ESKİ PAYİTAHT, ARTIK TARİHİNE YAKIŞIR VE
PAHA BİÇİLMEZ BİR MÜZEYE SAHİP.
TÜRK DİLİ TETKİK CEMİYETİ,
BİZZAT MUSTAFA KEMAL'İN TALİMATIYLA
12 TEMMUZ 1932'DE KURULDU.
CEMİYETİN AMACI, “TÜRK DİLİNİN ÖZ GÜZELLİĞİNİ
VE ZENGİNLİĞİNİ MEYDANA ÇIKARMAK,
ONU YERYÜZÜ DİLLERİ ARASINDA DEĞERİNE
YARAŞIR YÜKSEKLİĞE ERİŞTİRMEK.”
OLARAK BELİRLENDİ.
CEMİYET, TÜRKÇENİN YABANCI KÖKENLİ
KELİMELERDEN ARINDIRILMASINI VE
DİLİN SADELEŞTİRİLMESİNİ AMAÇLAYAN
ÇALIŞMALAR YAYIMLADI.
1936'DA TÜRK DİL KURUMU ADINI ALAN CEMİYET;
BU DOĞRULTUDA DİL KURULTAYLARI YAPTI,
SÖZLÜKLER DERLEDİ VE BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR NEŞRETTİ.
MUSTAFA KEMAL'İN VASİYETİNDE MAL VARLIĞINI BIRAKTIĞI
İKİ KURUMDAN BİRİ OLARAK BİZLERE MİRAS KALAN
TÜRK DİLİ TETKİK CEMİYETİ, GÜNÜMÜZDE DE
İLMÎ FAALİYETLERİNE DEVAM ETMEKTE.
GENÇ CUMHURİYET EĞİTİME BÜYÜK ÖNEM VERDİ,
OKUMA ORANININ ARTMASI İÇİN EN BAŞINDAN BERİ
BÜYÜK ÇABA SARF ETTİ.
BU DOĞRULTUDA 1946'DA AÇILAN MİLLİ KÜTÜPHANE,
UZUN YILLAR ULUSAL BİR ARŞİV, MÜZE VE
ARAŞTIRMA MERKEZİ OLARAK FAALİYET GÖSTERDİ.
AVRUPA'YA KÜTÜPHANECİLİK EĞİTİMİ ALMAK ÜZERE
GÖNDERİLEN İLK TÜRK ÖĞRENCİLERDEN BİRİSİ OLAN
DÖNEMİN MAARİF VEKÂLETİ YAYIM MÜDÜRÜ
ADNAN ÖTÜKEN'İN ÇABALARIYLA KURULDU.
TÜRKİYE'DE KANUNLA KURULAN İLK VE TEK
KÜTÜPHANE OLAN MİLLİ KÜTÜPHANE,
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN İŞARET ETTİĞİ
FİKRİ, VİCDANI VE İRFANI HÜR NESİLLER YETİŞMESİNE
BÜYÜK KATKI SAĞLADI.
CUMHURİYETİN İLANIYLA SİYASİ BAĞIMSIZLIĞINI
GARANTİYE ALAN TÜRKİYE, KAPİTÜLASYONLARIN
KALDIRILMASIYLA İKTİSADİ BAĞIMSIZLIĞINI DA
İLAN ETTİ. ANCAK REJİM HÂLÂ
KENDİ PARASINI BASMAMIŞTI.
PİYASADA; BİRİ OSMANLI DEVLETİ,
DİĞERİ ÖZEL BİR ŞİRKET OLAN OSMANLI BANKASI
TARAFINDAN BASILAN İKİ AYRI BANKNOT VARDI.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN İLK BANKNOTLARI OLAN
BİRİNCİ EMİSYON GRUBU BANKNOTLAR
5 ARALIK 1927'DE DOLAŞIMA ÇIKTI.
DOLAŞIMDAKİ “EVRAK-I NAKDİYE”LER İSE
4 EYLÜL 1928 İTİBARIYLA DEĞERİNİ YİTİRDİ.
BANKNOTLARIN ÖN YÜZÜNDE
MUSTAFA KEMAL'İN PORTRESİ BULUNUYOR;
AYRICA TÜRK KÖYLÜSÜ, BOZKURT VE
ANKARA KALESİ GİBİ İMGELER DE YER ALIYORDU.
TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI
TARAFINDAN DOLAŞIMA İLK ÇIKARILAN BANKNOT OLAN
5 TÜRK LİRASI BANKNOTUNU DA İÇEREN
İKİNCİ EMİSYON GRUBU BANKNOTLAR İSE
1937-1944 YILLARI ARASINDA TEDAVÜLE GİRDİ.
DÜNYADA YAŞANAN EKONOMİK BUHRAN
SONRASI KALKINMA ADIMLARI ATILIYORDU.
11 TEMMUZ 1933'TE,
DÖNEMİN DEVLETÇİLİK POLİTİKASI NETİCESİNDE
SÜMERBANK KURULDU.
KURULUŞ AMACI KANUNDA, “ALELUMUM SANAYİ İŞLERİ VE
BANKACILIK MUAMELELERİ İLE İŞTİGAL ETMEK”
OLARAK VURGULANDI.
BANKACILIĞIN YANINDA; NİTELİKLİ ELEMAN YETİŞTİRMEK İÇİN
OKULLAR AÇMAK, BURS SAĞLAMAK VE YURT DIŞINA
ÖĞRENCİ GÖNDERMEK GİBİ ALANLARDA DA
FAAL OLMASI AMAÇLANDI.
TEKSTİL VE DERİ BAŞTA OLMAK ÜZERE BİRÇOK SANAYİ ALANINDA
FABRİKALAR KURULDU VE İŞLETİLDİ. BU FABRİKALARIN AYAKKABI,
KUMAŞ GİBİ ÜRÜNLERİYLE SÜMERBANK ADI
BİR MARKAYA DÖNÜŞTÜ.
SÜMERBANK, ANADOLU'NUN ÇEŞİTLİ YERLERİNDE
HEDEFLERİNİ GERÇEKLEŞTİREREK TÜRK SANAYİSİ VE
EKONOMİSİNİN EN ÖNEMLİ İTİCİ GÜÇLERİNDEN BİRİ OLDU.
CUMHURİYET DÖNEMİ'NİN
“MÜTERENNİM” SANATÇILARINDAN SAFİYE AYLA,
1917'DE İSTANBUL'DA DÜNYAYA GELDİ.
MÜZİĞE KÜÇÜK YAŞLARDA BAŞLAYAN AYLA,
MUSTAFA SUNAR BAŞTA OLMAK ÜZERE PEK ÇOK
ÜNLÜ BESTEKÂR VE SÖZ YAZARINDAN DERSLER ALDI.
1930 YILINDA DOLDURDUĞU İLK PLAKLA
ÜLKE ÇAPINDA TANINAN SANATÇI,
500'Ü AŞKIN PLAĞIYLA SATIŞ REKORLARI KIRDI.
BU KAYIT, TÜRK KADINININ CUMHURİYET İLE BİRLİKTE
SOSYAL VE KÜLTÜREL HAYATTA DAHA GÖRÜNÜR OLMASININ
BASAMAKLARINDAN BİRİSİYDİ.
SESİNİN HAYRANLARINDAN BİRİ DE ŞÜPHESİZ Kİ
MUSTAFA KEMAL'Dİ; 1932'DE BİR DAVETTE
HUZURUNDA İLK KEZ ŞARKI SÖYLEDİ. BİR RÖPORTAJINDA DA,
MUSTAFA KEMAL'İN “YEMEN TÜRKÜSÜ”NÜ ÖZELLİKLE SEVDİĞİNİ,
HER OKUDUĞUNDA DUYGULANDIĞINI BELİRTTİ.
TÜM MAL VARLIĞINI TÜRK EĞİTİM VAKFI'NA BAĞIŞLAYAN
SAFİYE AYLA, 14 OCAK 1998'DE ARAMIZDAN AYRILDI.
GENÇ CUMHURİYET, TIP ALANINDA DA BİRÇOK ATILIMI
GERÇEKLEŞTİRMEYİ KENDİSİNE GÖREV BİLDİ.
OSMANLI DÖNEMİ'NDEN KALAN TOPTAŞI BİMARHANESİ GİBİ
RUH VE SİNİR HASTALIKLARI HASTANELERİ,
MODERN BİLİMİN GEREKLERİNDEN
MAHRUM DURUMDAYDI.
BU EKSİKLİĞİN GİDERİLMESİ İÇİN 1927'DE İSTANBUL EMRAZ-I
AKLİYE VE ASABİYE HASTANESİ KURULDU.
İLERİDE BAKIRKÖY RUH VE SİNİR HASTALIKLARI
ADINI ALACAK HASTANENİN KURUCUSU,
PROF. DR. MAZHAR OSMAN OLDU.
MAZHAR OSMAN, YAPTIĞI BİLİMSEL ÇALIŞMALAR VE
YETİŞTİRDİĞİ ÖĞRENCİLERLE ÜLKEMİZDE
ÇAĞDAŞ PSİKİYATRİNİN GELİŞMESİNE BÜYÜK KATKI SAĞLADI.
MAZHAR OSMAN'IN VE HASTANESİNİN BİR BAŞKA
BAŞARISI DA TOPLUMUN AKIL HASTALIKLARIYLA İLGİLİ
BİLİNÇLENMESİNİ SAĞLAMASIDIR.
ÜLKEMİZİN İLK YERLİ FİLM FESTİVALİ OLAN
ANTALYA ALTIN PORTAKAL FİLM FESTİVALİ
1964'TE DÜZENLENDİ.
DÖNEMİN BELEDİYE BAŞKANI DR. AVNİ TOLUNAY,
AÇILIŞ KONUŞMASINDA FESTİVALİN MİSYONUNU,
“TÜRK SİNEMA SEKTÖRÜNÜ MADDİ MANEVİ DESTEKLEMEK,
TÜRK FİLM YAPIMCISINI NİTELİKLİ YAPITLAR ÜRETMEYE
TEŞVİK EDEREK TÜRK SİNEMASININ ULUSLARARASI PLATFORMA
AÇILMASINA ZEMİN HAZIRLAMAK” OLARAK BELİRLEMİŞTİR.
ÖDÜL HEYKELCİLİĞİNDE VENÜS, ELİNDE ANTALYA'YI
TEMSİLEN BİR PORTAKAL TUTUYOR.
ÖDÜL ALAN FİLMLER ARASINDA “GURBET KUŞLARI”,
“SELVİ BOYLUM AL YAZMALIM”, “ANA YURT OTELİ”, GİBİ
TÜRK SİNEMASININ BİRÇOK ŞAHESERİ BULUNUYOR.
ISTVÁN SZABÓ, FRANCIS FORD COPPOLA,
ABBAS KIAROSTAMI VE CATHTERINE DENEUVE GİBİ
YABANCI SANATÇILARI DA AĞIRLAYAN FESTİVAL,
ÜLKEMİZDE SİNEMA SANATININ GELİŞMESİNDE
BÜYÜK ROL OYNADI.
BESTESİ AHMET ADNAN SAYGUN'A,
LİBRETTOSU MÜNİR HAYRİ EGELİ'YE AİT OLAN
İLK TÜRK OPERASI ÖZSOY, 19 HAZİRAN 1934'TE
ANKARA HALKEVİ'NDE SAHNELENDİ.
İZLEYİCİLER ARASINDA İRAN ŞAHI RIZA PEHLEVÎ VE
MUSTAFA KEMAL DE BULUNMAKTAYDI.
KONUSUNU FİRDEVSÎ'NİN “ŞEHNAME”SİNDEN ALAN ESER,
TÜRK MİTOLOJİSİNDEKİ OLAY VE KAHRAMANLARA DA
YER VERMEKTEYDİ.
BİRİ TÜRKİYE'Yİ, DİĞERİ İRAN'I
SEMBOLİZE EDEN İKİ KARDEŞİN AYRI DÜŞTÜKTEN
YILLAR SONRA KAVUŞMALARINI KONU ALARAK,
TÜRKİYE-İRAN DOSTLUĞUNUN
ALTI ÇİZİLMEK İSTENMİŞTİR.
ÖZSOY OPERASI, GENÇ CUMHURİYETİN
BATI SANAT FORMLARINI BENİMSEME YÖNÜNDEKİ
İRADESİNİN DE ÖNEMLİ BİR NİŞANESİDİR.
OSMANLI DÖNEMİNDE BİRDEN FAZLA
TAKVİM KULLANILMAKTA, BU DA TÜRLÜ
KARIŞIKLIKLARA NEDEN OLMAKTAYDI.
26 ARALIK 1925'TE ÇIKARILAN 698 SAYILI
“TAKVİMDE TARİH MEBDEİNİN TEBDİLİ
HAKKINDAKİ KANUN”, ULUSLARARASI ALANDA
GEÇERLİLİĞİ OLAN GREGORYEN TAKVİMİNİ
RESMÎ DEVLET TAKVİMİ OLARAK BENİMSEMİŞ VE
DİĞER TAKVİMLERİ GEÇERSİZ KILMIŞTIR.
OSMANLI DÖNEMİNDEKİ BİR BAŞKA SORUN DA
SAATLERİN GÜN IŞIĞINA GÖRE AYARLANMASIYDI.
BU, SAATLERİN MEVSİMLERE GÖRE DEĞİŞKENLİK
GÖSTERMESİNE NEDEN OLUYORDU.
AYNI GÜN YASALAŞAN 697 SAYILI KANUNLA
BİR GÜN 24 EŞİT SAATE BÖLÜNMÜŞTÜR.
BU DEĞİŞİKLİKLERLE, KARIŞIKLIKLARIN ÖNÜNE GEÇMEK
HEDEFLENMİŞ VE TÜRKİYE'NİN MODERN DÜNYA İLE
BÜTÜNLEŞMESİ AMAÇLANMIŞTIR.
TÜRK TAYYARE CEMİYETİ
MUSTAFA KEMAL'İN ÖNCÜLÜĞÜNDE KURULDU.
CEMİYET, HEDEFİNİ “TÜRKİYE'DE TAYYARECİLİĞİN
ASKERÎ, İKTİSADİ, İÇTİMAİ VE SİYASİ EHEMMİYETİNİ
TANITMAK VE TÜRK GENÇLİĞİNDE TAYYARECİLİK AŞKINI
UYANDIRMAK” ŞEKLİNDE TANIMLAMIŞTI.
1935'TEN SONRA TÜRK HAVA KURUMU ADINI ALAN
CEMİYETİN BAŞKANLIĞINI, MUSTAFA KEMAL'İN YAVERİ
CEVAT ABBAS YAPMAKTAYDI.
AÇILIŞ TÖRENİNDE “İSTİKBAL GÖKLERDEDİR.
ÇÜNKÜ GÖKLERİNİ KORUYAMAYAN MİLLETLER
YARINLARINDAN ASLA EMİN OLAMAZLAR” DİYEN
MUSTAFA KEMAL, TEKNOLOJİ ALANINDA DA
BATI DÜNYASINI YAKALAMA ARZUSUNU
DİLE GETİRMEKTEYDİ.
CEMİYET, TÜRK HALKININ BAĞIŞ VE
DESTEKLERİYLE BÜYÜRKEN GENÇ CUMHURİYETİN
İDEALLERİNİN YURTTAŞLARI TARAFINDAN NE DENLİ
BENİMSENDİĞİNİ DE GÖSTERMEKTEYDİ.
O DÖNEMDE BATI'DA BİLE KADINLARIN
YÜKSEK ÖĞRENİM GÖRMESİ TASVİP EDİLMİYORDU.
ANCAK BU, GENÇ MUALLİMEYİ DURDURAMADI.
HEDEFLERİNE ULAŞMAK İÇİN MAARİF VEKİLİ'NE
İTİRAZ EDECEK KADAR KARARLIYDI.
ÖĞRETMENLİKTEN İSTİFASINI VERİP
DAHA ÖNCE LİSANS DERECESİNİ DE ALDIĞI
PARİS'TE BULUNAN SORBONNE'A KAYIT OLDU.
DOKTORASI JÜRİ ÖZEL MANSİYONU ALDI.
ULUSLARARASI ÇALIŞMALARIYLA DİKKATLERİ ÇEKEN
HİSAR, 1955'TE “OFFICIEL D'ACADÉMIE”
NİŞANINA LAYIK GÖRÜLDÜ.
YURDA DÖNDÜKTEN SONRA İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ,
HIFZISSIHHA VE İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ'NDE
GÖREV YAPAN REMZİYE HİSAR, GENÇ CUMHURİYETİN
NAMZET MODERN KADINLARINDAN BİRİ OLDU.
ZEKİ MÜREN, ROYAL ALBERT HALL’DA
6.000 KİŞİNİN ÖNÜNDE SANATINI İCRA EDEREK
BU MEŞHUR KONSER SALONUNDA SAHNE ALAN
İLK TÜRK OLDU.
1951’DE İSTANBUL RADYOSU’NDA
İLK KONSERİNİ VERDİĞİ GÜNDEN BERİ
KİTLELERİN GÖNLÜNDE TAHT KURAN MÜREN,
KARİYERİ BOYUNCA YÜZLERCE PLAK VE KASET
DOLDURDU. ŞARKILARINI BİZZAT BESTELEDİĞİ
BİRÇOK FİLMDE BAŞROL OYNADI.
1955’TE TÜRKİYE’DEKİ İLK
ALTIN PLAK ÖDÜLÜ’NÜ ALAN DA
YİNE KENDİSİ OLDU.
TAHSİLİNİ GÜZEL SANATLAR AKADEMİSİ
SÜSLEME SANATI BÖLÜMÜ’NDE YAPAN MÜREN,
SAHNE KIYAFETLERİNİ BİZZAT TASARLAYARAK
ÇOK YÖNLÜ BİR SANATÇI PORTRESİ ÇİZDİ.
MÜSTESNA SESİ VE KENDİNE ÖZGÜ YORUMUYLA
MUSİKİMİZE YENİ BİR SOLUK GETİREN MÜREN,
“SANAT GÜNEŞİ” OLARAK YARIM ASIR BOYUNCA
TÜRKİYE’Yİ AYDINLATTI.
OSMANLILARDA SADECE İSİM VE LAKAP KULLANILIR,
İNSANLAR HERHANGİ BİR SOYADI TAŞIMAZDI.
SOYADI KANUNU İLE GENÇ CUMHURİYET,
PADİŞAHIN TEBAASINDAN MODERN YURTTAŞLAR VE
EŞİT BİREYLER YARATMAYI AMAÇLAMAKTAYDI.
1934 YILINDA ÇIKARILAN KANUNA GÖRE,
HER VATANDAŞIN BİR SOYADINA SAHİP OLMASI ŞARTTI.
SOY, CİNS, MEZHEP GİBİ BİREYLER ARASINDAKİ
FARKLILIKLARI VURGULAYAN SIFATLARIN KULLANILMASI DA
HEMEN AKABİNDE YASAKLANMIŞTI.
24 KASIM 1934 GÜNÜ TBMM'DE YAPILAN BİR OTURUMDA,
GAZİ MUSTAFA KEMAL PAŞA'YA
“ATATÜRK” SOYADININ VERİLMESİ KARARLAŞTIRILDI.
BU EŞSİZ SOYADI, KAHRAMAN TÜRK MİLLETİNİN,
ÜLKENİN KURTARICISINA VE CUMHURİYETİN KURUCUSUNA
ŞÜKRAN VE MİNNETTARLIĞININ BİR TEZAHÜRÜ OLDU.
ÜÇ YILLIK MEŞAKKATLİ BİR SÜRECİN ARDINDAN
MİLLİ MÜCADELE, NİHAİ ZAFERİ ELDE ETTİ.
BÜYÜK TAARRUZ, 26 AĞUSTOS SABAHI 04.30'DA
TÜRK TOPÇUSUNUN TANZİM ATIŞIYLA BAŞLADI.
30 AĞUSTOS'TA DUMLUPINAR'DA
ZAFERİN KESİNLEŞMESİNİN ARDINDAN,
9 EYLÜL'DE İZMİR DÜŞMAN İŞGALİNDEN KURTARILDI.
ZAFERİN ARDINDAN MUDANYA ATEŞKES
ANTLAŞMASI İMZALANARAK KALICI BARIŞ İÇİN
YAPILACAK GÖRÜŞMELERİN ÖNÜ AÇILDI.
KASIM AYINDA SALTANATIN KALDIRILMASIYLA
CUMHURİYETİN KURULMASI YÖNÜNDE
ÖNEMLİ BİR ADIM ATILDI.
ASKERLERİNİN ÇOĞU TERHİS EDİLMİŞ,
SİLAHLARI TESLİM ALINMIŞ. BAŞKENTİ İŞGAL EDİLMİŞ
MAĞLUP BİR İMPARATORLUKTAN MUZAFFER
BİR DEVLET YARATMANIN ONURU, ELBETTE Kİ
MUSTAFA KEMAL PAŞA VE FEDAKÂR
TÜRK HALKININ OLMUŞTUR.
30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI ÖZEL PROGRAMI - PROF. DR. EMRAH SAFA GÜRKAN
“TARİH YAZMAK, TARİH YAPMAK KADAR MÜHİMDİR.
YAZAN YAPANA SADIK KALMAZSA DEĞİŞMEYEN HAKİKAT, BİR MAHİYET ALIR.”
K. ATATÜRK
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN, TARİH YAZIMININ
ÖNEMİNİ VURGULADIĞI VE KURULMASI EMRİNİ VERDİĞİ
TÜRK TARİH KURUMU; KÜLTÜR, ARKEOLOJİ
VE TARİH ALANLARINDA
ÖNEMLİ ÇALIŞMALARA İMZA ATIYOR.
CUMHURİYETİMİZİN EN ÖNEMLİ DEĞERLERİNDEN
VE KÖKLÜ SİMGELERİNDEN BİRİ OLAN TÜRK TARİH KURUMU; YAPTIĞI ARAŞTIRMALAR, DÜZENLEDİĞİ SEMPOZYUMLAR VE YAYINLARIYLA DÜNÜ VE BUGÜNÜ
KAYIT ALTINA ALMAYA DEVAM EDİYOR.
AYRICA EĞİTİM HAYATLARINA KATKI SAĞLADIĞI
ÖĞRENCİLERLE DE TARİHİMİZİ YARINLARA TAŞIYOR.
CUMHURİYET İLE BİRLİKTE KADINLAR,
HAKLARINA KAVUŞMAYA VE SOSYAL HAYATTA
DAHA GÖRÜNÜR OLMAYA BAŞLADILAR.
MEDENİ KANUN İLE KADINLARA ERKEKLERLE
EŞİT HAKLAR TANINDI. ŞİMDİ SIRA, TEORİDE
GERÇEKLEŞTİRİLENİN PRATİĞE DÖKÜLMESİNE GELMİŞTİ.
1930 YILINDA KADINLARA BELEDİYE SEÇİMLERİNE
KATILMA HAKKI VERİLDİ. ARTVİN'İN YUSUFELİ İLÇESİNE BAĞLI
KILIÇKAYA'NIN BELEDİYE BAŞKANI SEÇİLEN ŞADİYE HANIM,
ÜLKEMİZDE SİYASİ BİR MEVKİYE SEÇİLEN İLK KADIN OLDU.
FRANSA'DAN 10, İTALYA'DAN 11 YIL ÖNCE,
1934 YILINDA KADINLARA GENEL SEÇİMLERE
KATILMA HAKKI DA TANINDI. ERTESİ SENE
YAPILAN SEÇİMLERDE, 17 KADIN MEBUS
PARLAMENTODA YERİNİ ALDI.
TÜRK İNKILÂBI BİLİME BÜYÜK ÖNEM VERMİŞTİR.
CUMHURİYET KURULDUĞUNDA TARİH, ARKEOLOJİ,
FELSEFE VE FİLOLOJİ BAŞTA OLMAK ÜZERE, SOSYAL BİLİMLER
ALANINDA BÜYÜK BİR BOŞLUK BULUNMAKTAYDI.
İŞTE DİL VE TARİH-COĞRAFYA FAKÜLTESİ,
BU BOŞLUĞU DOLDURMAK İÇİN KURULMUŞTUR.
BİZZAT MUSTAFA KEMAL'İN KATILIMIYLA VE
AFET İNAN'IN VERDİĞİ BİR KONFERANSLA AÇILAN FAKÜLTE,
TÜRK TARİHİ, DİLİ VE KÜLTÜRÜNÜN TARAFSIZ BİR ŞEKİLDE
İNCELENMESİNİ SAĞLAMIŞTIR.
MEZUNLARI ARASINDA HALİL İNALCIK, MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ,
EKREM AKURGAL VE TAHSİN ÖZGÜÇ GİBİ
BİRÇOK ÖNEMLİ İSMİ BARINDIRAN FAKÜLTE,
ÜLKEMİZDE SOSYAL BİLİMLERİN GELİŞMESİNDE
BÜYÜK ROL OYNAMIŞTIR.
TÜRK İNKILÂBININ HEDEFLERİNDEN BİRİ DE
OKUMAYI SEVEN NESİLLER YETİŞTİRMEKTİ.
BUNUN SADECE OKULLAR ARACILIĞIYLA
GERÇEKLEŞTİRİLEMEYECEĞİ AÇIKTI.
BU NESİLLERİN YETİŞTİRİLMESİNDE SESSİZ
AMA BAŞAT ROL OYNAYANLARDAN BİRİ DE
DOĞAN KARDEŞ DERGİSİ OLDU.
ÇOCUK DERGİCİLİĞİNDE BİR ÖNCÜ OLAN DOĞAN KARDEŞ,
HAZİN BİR KAZA SONUCU VEFAT EDEN
YAPI KREDİ BANKASI'NIN KURUCUSU
KAZIM TAŞKENT'İN OĞLUNUN ADINI TAŞIMAKTAYDI
İLK SAYISI 1945 YILINDA ÇIKAN DERGİ,
KUŞAKLAR BOYU ÇOCUKLARIN HAYAL DÜNYALARINI
ZENGİNLEŞTİRMEKLE KALMADI. GÜLTEN DAYIOĞLU'NDAN
AZİZ NESİN'E, NEZİHE MERİÇ'TEN MUZAFFER İZGÜ'YE
BİRÇOK KALEME YER VEREN NİTELİKLİ İÇERİĞİYLE ONLARI
OKUMAYA VE ÖĞRENMEYE DE TEŞVİK ETTİ.
CUMHURİYETİMİZİN KURUCULARI,
BİLİMİN NE DENLİ ÖNEMLİ OLDUĞUNUN BİLİNCİNDEYDİLER.
İNKILÂPLARIN EN ÖNEMLİ GAYELERİNDEN BİRİ
ÜLKEMİZİ MUASIR MEDENİYETLER ARASINA KATACAK
BİLİM ADAMLARININ YETİŞTİRİLMESİYDİ. BU AMAÇLA
BİR YANDAN MODERN EĞİTİM KURUMLARI AÇILIRKEN,
ÖTE YANDAN DA YURTDIŞINA ÖĞRENCİLER
GÖNDERİLMEKTEYDİ.
İŞTE BU ÖĞRENCİLERDEN BİRİ OLAN CAHİT ARF,
“ARF DEĞİŞMEZİ”Nİ BULARAK DÜNYACA ÜNLÜ
BİR BİLİM İNSANI OLDU.
PROF. DR. ARF,
“HESSE-ARF TEOREMİ”, “ARF HALKALARI” VE
“ARF KAPANIŞLARI” GİBİ BAŞKA TERİMLERE DE İSMİNİ VERDİ.
YURTDIŞINDAN GELEN TÜM TEKLİFLERE RAĞMEN
TÜRKİYE'DE KALMAYI SEÇEN PROF. DR. ARF
ÜLKEMİZDE MATEMATİK BİLİMİNİN GELİŞMESİNDE
BÜYÜK ROL OYNADI.
ÜLKEMİZDE TANZİMAT'TAN BU YANA BATILI KURUM
VE KAVRAMLAR BENİMSENMEYE BAŞLANMIŞTIR.
BATI HUKUKU DA KADEMELİ BİR ŞEKİLDE ŞER'İ HUKUKUN
YERİNİ ALMAYA BAŞLAMIŞTIR.
1926 YILINDA
MEDENİ KANUN'UN KABULÜYLE KADEMELİ GEÇİŞ
ARTIK TAMAMLANMIŞTIR.
İSVİÇRE MEDENİ KANUNU BAZ ALINARAK
YENİ BİR MEDENİ KANUN GETİRİLMİŞ;
MISIR VE İRAN GİBİ ÜLKELERDE BAŞARILAMAYAN BAŞARILARAK
ESKİ DÜZENİN EN ÖNEMLİ PAYANDALARINDAN
BİRİ OLAN HUKUK SİSTEMİ TASFİYE EDİLMİŞTİR.
KANUN, TEK EŞLİLİK VE KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ GİBİ
YENİLİKLER GETİRMESİ VE MÜLKİYET HAKLARINI
TANZİM ETMESİ AÇISINDAN DEVRİM NİTELİĞİNDEDİR.
“CUMHURİYET'İN DİVASI” OLARAK ANILAN MÜZEYYEN SENAR,
PARİS'TE, EDITH PIAF'TAN MARLENE DIETRICH'E,
MAURICE CHEVALIER'DEN ELTON JOHN'A BİRÇOK YILDIZIN
SAHNE ALDIĞI “LIDO”DA KONSER VERDİ.
MÜZEYYEN SENAR, ÜSKÜDAR MUSİKİ CEMİYETİ'NDE
NOTA, USUL VE MAKAM ÖĞRENDİ. İSTANBUL VE
ANKARA RADYOLARINDA YAPTIĞI PROGRAMLARLA
TÜM TÜRKİYE'DE TANINDI.
1936'DA DOLMABAHÇE'YE DAVET EDİLEN SENAR,
BÖYLECE SANATINI GAZİ'NİN HUZURUNDA
İCRA ETME ŞANSI BULDU. SESİ GAZİ TARAFINDAN
PEK BEĞENİLDİ. ÜNÜ KISA SÜREDE
MISIR'A, İRAN'A LÜBNAN'A VE HATTA
AVRUPA VE AMERİKA'YA YAYILDI.
“BEN ŞARKIYI SÖYLEMİYORUM, GÜFTEYİ ANLATIYORUM”
DİYEN SENAR, BENZERSİZ SESİ VE İCRASIYLA
KLASİK TÜRK MUSİKİSİNİN EN MEŞHUR
SOLİSTLERİNDEN BİRİ OLDU.
1850'LERDE DEMİRYOLLARI, SANAYİLEŞME VE
MODERNLEŞMENİN MOTORUYDU.
I. DÜNYA SAVAŞI ESNASINDA KENDİSİNDEN KATBEKAT
KÜÇÜK FRANSA'NIN 60.000 KM RAYI VARKEN,
DEVLET-İ ALİYYE'NİN HAT UZUNLUĞU SADECE 4.000 KM İDİ.
“DEMİRYOLLARI, MEMLEKETİN TÜFEKTEN, TOPTAN
DAHA MÜHİM BİR EMNİYET SİLAHIDIR” SÖZLERİYLE
MUSTAFA KEMAL, YENİ REJİMİN BU FARKI KAPATMAK
YÖNÜNDEKİ İRADESİNİ ORTAYA KOYMAKTAYDI.
DEVLET DEMİRYOLLARI (TCDD) VE LİMANLAR
İDARE-İ UMUMİYESİ (TDİ), SEKİZ YIL İÇİNDE
2.600 KM'LİK RAY DÖŞEYEREK KISA SÜREDE YURDU
“DEMİR AĞLARLA ÖRMEYİ” BAŞARDI.
HIZLA UYGULAMAYA KONAN İNKILÂPLARIN UZUN ÖMÜRLÜ
OLABİLMESİ İÇİN HALKA BENİMSETİLMESİ ŞARTTIR.
ÇEKOSLOVAKYA, MACARİSTAN, SSCB VE
İTALYA GİBİ ÜLKELERDEKİ ÖRNEKLERİN İNCELENMESİYLE
KURULAN HALKEVLERİ, ÇAĞDAŞLAŞMA HAREKETİNİ
GENİŞ KİTLELERE YAYMAYI AMAÇLAMAKTADIR.
TÜM VATANDAŞLARA AÇIK OLAN HALKEVLERİ,
ANADOLU'NUN ÜCRA KÖŞELERİNE KÜTÜPHANELER KURMUŞ,
DEVRİMİN AMAÇLARINI VURGULAYAN PİYESLER SERGİLEMİŞ,
KONFERANS, KİTAP VE DERGİLERLE HALKI
AYDINLATMAYA ÇALIŞMIŞTIR.
BULUNDUKLARI BÖLGELERDE YARDIMA MUHTAÇ KİMSELERE
ELİNİ UZATMAKTAN DA GERİ KALMAYAN HALKEVLERİ,
AÇTIĞI KURSLARLA KÖYLERDE OKUMA YAZMA ORANININ
ARTMASINA BÜYÜK KATKI SAĞLAMIŞTIR.
NÜFUSUNUN ÇOĞUNLUĞU TAŞRADA YAŞAYAN BİR ÜLKEDE
HALKEVLERİ, ÇİÇEĞİ BURNUNDA BİR CUMHURİYET'İN
İLERİCİ REFORMLARINI TABANA YAYMA YOLUNDA
ÖNEMLİ BİR ROL OYNAMIŞTIR.
GENÇ CUMHURİYET, ÇAĞDAŞ BİR MİLLET YARATMA YÖNÜNDE BİLİMİN ÖNEMİNİN DAHA EN BAŞINDAN BERİ FARKINDA OLMUŞTUR.
ÇAĞDAŞLAŞMA HAREKETİNİN EN BÜYÜK SINAVI,
DEVLET ELİYLE BAŞLATILAN İNKILÂPLARIN
HALK TARAFINDAN BENİMSENMESİDİR.
TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU'NUN
1967 EKİM'İNDEN BERİ ÇIKARDIĞI BİLİM VE TEKNİK DERGİSİ,
İŞTE TAM DA BU İŞLEVİ YERİNE GETİRMEKTEDİR.
56 YILDIR ARALIKSIZ ÇIKAN DERGİ, İLK SAYISINDA BELİRTTİĞİ
AMAÇLARINA FAZLASIYLA ULAŞMIŞ, “GENÇLERİN KABİLİYETLERİNİ
VE EĞİLİMLERİNİ BİLİMSEL VE TEKNİK ARAŞTIRMA ALANLARINA
YÖNELTMEYİ” VE “BİLİMSEL VE TEKNİK ÇALIŞMALARI
HALKA TANITMAYI” BAŞARMIŞTIR.
GENÇ CUMHURİYET'İN EN ÖNEMLİ HEDEFİ
İKTİSADÎ KALKINMAYDI. MUÂSIR MİLLETLER ARASINDA
YER ALABİLMEK İÇİN HIZLA SANAYİLEŞMEK ŞARTTI.
ANCAK ÜLKE, BU YÜKÜN ALTINDAN KALKABİLECEK
SERMAYEDAR BİR BURJUVA SINIFINDAN YOKSUNDU.
1929 BUHRANI, TÜM DÜNYADA EKONOMİYE
DEVLETİN MÜDAHALESİNİ GEREKLİ KILMIŞTI.
SOVYETLERİN DESTEĞİYLE HAZIRLANAN RAPORLAR
DOĞRULTUSUNDA, BİRİNCİ BEŞ YILLIK
SANAYİ PLANI AÇIKLANDI.
HAMMADDELERİ TÜRKİYE'DE BULUNAN
SANAYİ TESİSLERİ DEVLET ELİYLE KURULDU.
TÜRKİYE'Yİ “ANA SANAYİ BRANŞLARINDA
MUHTÂR BİR HÂLE GETİRME”Yİ AMAÇLAYAN PLAN,
EKONOMİDE DIŞA BAĞIMLILIĞIN AZALMASINDA VE
TEKNİK EĞİTİMLİ İNSAN GÜCÜ YETİŞTİRMEDE
ÖNEMLİ BİR ROL OYNADI.
MODERN VE SANAYİLEŞMİŞ BİR ÜLKE YARATMAK İÇİN
HALKIN EĞİTİLMESİ VE DOĞRU ŞEKİLDE
YÖNLENDİRİLMESİ ŞARTTIR.
CUMHURİYET KURULDUĞUNDA ANADOLU
UZUN YILLAR SÜREN SAVAŞLAR SONUCU HARAP VE
BİTAP DÜŞMÜŞ, ÜLKENİN NÜFUS YAPISI
BÜYÜK ÖLÇÜDE DEĞİŞMİŞTİ. ANCAK, HÜKÜMETİN ELİNDE
SAĞLIKLI POLİTİKALAR OLUŞTURABİLECEK VERİLER YOKTU.
TÜRK MİLLETİNİN HEM SAYISAL HEM DE NİTELİK OLARAK
KAYIT ALTINA ALINMASI İÇİN BİR GENEL NÜFUS SAYIMI
YAPILMASINA KARAR VERİLDİ. BU SAYIMIN SAĞLADIĞI
VERİLERLE ÜLKENİN İNSAN SERMAYESİNİN DETAYLARI
ORTAYA ÇIKMIŞ OLACAKTI.
BÖYLECE İKTİSAT VE EĞİTİM POLİTİKALARI
DAHA VERİMLİ BİR ŞEKİLDE BELİRLENDİ VE
ÜLKENİN KAYNAKLARI DAHA RASYONEL ŞEKİLDE
KULLANILABİLDİ.
GENÇ CUMHURİYET'İN KALKINMASI İÇİN
EĞİTİMLİ KADROLARIN YETİŞTİRİLMESİ ŞARTTIR.
BATILI ÜNİVERSİTELER MODEL ALINARAK
1900'DE KURULAN DARÜLFÜNUN'UN
MODERN İLMÎ STANDARTLARA KAVUŞTURULMASI İÇİN
YENİLENMESİNE KARAR VERİLMİŞ, İSVİÇRELİ PROFESÖR
ALBERT MALCHE'YE BU DOĞRULTUDA
BİR RAPOR YAZDIRILMIŞTIR.
MUSTAFA KEMAL'İN BİZZAT EKLEMELER YAPTIĞI
BU RAPOR DOĞRULTUSUNDA, 1933'TE DARÜLFÜNUN
İLGA EDİLEREK İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ'NE
DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞTÜR.
YENİ FAKÜLTE VE ENSTİTÜLERLE GÜÇLENDİRİLEN
ÜNİVERSİTENİN KADROSU DA AVRUPA'DAN ÇAĞIRILAN
HOCALARLA VE YURTDIŞINDA EĞİTİM ALMIŞ
GENÇ TÜRK AKADEMİSYENLERLE ZENGİNLEŞTİRİLMİŞTİR.
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ KISA SÜREDE TÜM DÜNYADA
SAYGI GÖREN BİR KURUM HALİNİ ALMIŞTIR.
“FERDİN BEDENÎ VE FİKRÎ KABİLİYETLERİ GİBİ
AHLÂKÎ VE İÇTİMAÎ KABİLİYETLERİNİ DE GELİŞTİRMEYİ”
AMAÇLAYAN GENÇ CUMHURİYET, ÜLKE ÇAPINDA
SPORU YAYGINLAŞTIRMAYI KENDİSİNE GÖREV BİLMİŞTİR.
“MUVAFFAK OLMAK İÇİN HER TÜRLÜ MUÂVENETTEN ZİYADE
BÜTÜN MİLLETÇE SPORUN NİTELİĞİ, KIYMETİ ANLAŞILMAK
VE ONA KALPTEN SEVGİ GÖSTERMEK, ONU VATANÎ VAZİFE
SAYMAK LAZIMDIR” SÖZLERİYLE MUSTAFA KEMAL DE
SPORUN ÖNEMİNE DİKKAT ÇEKMİŞTİR.
DAHA KURTULUŞ SAVAŞI YILLARINDA ANKARA'DA
AT YARIŞLARI DÜZENLETEN GAZİ'NİN HİMAYESİNDE,
1927 YILINDA İLK GAZİ KOŞUSU YAPILMIŞTIR.
BİRÇOK SPOR DALININ GELİŞMESİYLE BİZZAT İLGİLENEN
ATA'NIN MİRASI OLARAK GAZİ KOŞUSU,
96 YILDIR ARALIKSIZ YAPILMAKTADIR.
MUSTAFA KEMAL “BİR MİLLET Kİ RESİM YAPAMAZ,
BİR MİLLET Kİ HEYKEL YAPAMAZ, BİR MİLLET Kİ
FENNİN İCAP ETTİRDİĞİ ŞEYLERİ YAPAMAZ;
İTİRAF ETMELİ Kİ, O MİLLETİN İLERLEME YOLUNDA
YERİ YOKTUR” SÖZLERİYLE “MÜTEKÂMİL OLMAK” İÇİN
ÇAĞDAŞ SANATIN ÖNEMİNİN ALTINI ÇİZMİŞTİR.
TAKSİM CUMHURİYET ÂBİDESİ, İŞTE BU İLKE
DOĞRULTUSUNDA YAPTIRILMIŞTIR.
PIETRO CANONICA'NIN İMZASINI TAŞIYAN ÂBİDENİN
BİR YÜZÜNDE MUSTAFA KEMAL, MEHMETÇİKLERİN
ÖNÜNDE GÖRÜLMEKTEDİR, DİĞER YÜZÜNDE İSE GAZİ'YE
İSMET İNÖNÜ VE FEVZİ ÇAKMAK'IN YANI SIRA
SOVYET GENERALLERİ FRUNZE VE VOROŞİLOV
EŞLİK ETMEKTEDİR.
TÜRK HALKI DA KENDİ ARASINDA PARA TOPLAYARAK
KURTULUŞ SAVAŞI VE CUMHURİYET'İ EBEDİLEŞTİREN
BU ANITIN YAPIMINA KATKIDA BULUNMUŞTUR.
OSMANLI İMPARATORLUĞU'NUN BATI KARŞISINDAKİ
GÜÇSÜZLÜĞÜNÜN EN YARALAYICI SONUÇLARINDAN
BİRİ YABANCILARA TANINAN AYRICALIKLARDI.
ÇAĞDAŞ VE BAĞIMSIZ BİR DEVLET YARATMAK İÇİN
MİLLİ EGEMENLİĞE DIŞARIDAN TÜM MÜDAHALELERİ
ENGELLEMEK GEREKTİĞİ AÇIKTI. İŞTE BU YÜZDEN
LOZAN'DAKİ EN ÖNEMLI KIRMIZI ÇİZGİMİZ
KAPİTÜLASYONLARIN KALDIRILMASI OLDU.
BU ANTLAŞMAYLA YABANCILARA TANINAN
TÜM HUKUKİ VE TİCARİ AYRICALIKLAR KALDIRILDI.
ARDINDAN ÇIKAN KABOTAJ KANUNU İLE
KIYILARIMIZDA MAL VE YOLCU TAŞIMA HAKKI
TÜRK YURTTAŞLARINA VERİLDİ.
BÖYLECE CUMHURİYET'İN İKTİSADİ BAĞIMSIZLIĞI
GARANTİ ALTINA ALINMIŞ OLDU.
MÜTEVAZI BİR ANADOLU ŞEHRİYKEN BİR ANDA KENDİNİ
YENİ REJİMİN BAŞKENTİ OLARAK BULAN ANKARA,
BİR İNSAN SELİYLE DE KARŞILAŞMAKTA GECİKMEDİ.
BAŞTA İSTANBUL OLMAK ÜZERE ÜLKENİN BİRÇOK
YERİNDEN ON BİNLERCE İNSAN, ANKARA'YA GÖÇÜYORDU.
1935'TE NÜFUSU 120 BİNLERE ULAŞAN ANKARA'NIN
SU İHTİYACINI KARŞILAMAK OLDUKÇA GÜÇLEŞMİŞTİ.
SU SORUNUNU GİDERMEK İÇİN
YAPIMINA 1930'DA BAŞLANAN ÇUBUK BARAJI
1936'DA HİZMETE GİRDİ. CUMHURİYET'İN
İLK BARAJI, TAMAMEN TÜRK MÜHENDİS VE
TEKNİSYENLERİNİN KATKILARIYLA İNŞA EDİLMİŞTİ.
BAŞVEKİL İSMET İNÖNÜ'NÜN AÇILIŞI YAPARKEN
DEDİĞİ GİBİ, “BU ESERİ VÜCUDA GETİRENLER
SU GİBİ AZİZ OLSUNLAR...”
FİLM, VENEDİK FİLM FESTİVALİ'NDE
ONUR BELGESİ (DIPLOMA D'ONORE) KAZANDI.
BÖYLECE BİR TÜRK FİLMİ İLK KEZ
ULUSLARARASI BİR ÖDÜLE LAYIK GÖRÜLMÜŞ OLUYORDU.
1875 TARİHLİ BİR OSMANLI OPERETİNİN
UYARLAMASI OLAN FİLM, MİRASYEDİ HURŞİT BEY'İN
LEBLEBİCİ HORHOR'UN KIZINA AŞKINI ANLATIYORDU.
AYNI YILLARDA “BİR ENDÜLÜS KÖPEĞİ” VE
“ALTIN ÇAĞ” FİLMLERİNİN SALVADOR DALI İLE
LUIS BUÑUEL'İ BİR ARAYA GETİRMESİ GİBİ,
BU FİLM DE TÜRK SANAT HAYATININ
İKİ DEV İSMİNİN İŞ BİRLİĞİYLE ORTAYA ÇIKMIŞTI.
FİLMİN YÖNETMENLİĞİNİ MUHSİN ERTUĞRUL YAPARKEN
SENARYOSUNU İSE MÜMTAZ OSMAN TAKMA ADIYLA
NÂZIM HİKMET KALEME ALMIŞTI.
HULUSİ BEHÇET, İLERİDE KENDİ ADIYLA ANILACAK OLAN
KAN DAMARI ENFLAMASYONU HASTALIĞININ
TANISINI KOYARAK DÜNYA TIP LİTERATÜRÜNE GEÇTİ.
LABORATUVAR VE GÖRÜNTÜLEME OLANAKLARININ
OLDUKÇA KISITLI OLDUĞU BİR ORTAMDA, VÜCUDUN
ÜÇ AYRI BÖLGESİNDE SEMPTOMLAR GÖSTEREN
BU HASTALIĞI SADECE GÖZLEMLERİNE DAYANARAK
TEŞHİS ETMEK BÜYÜK BİR BAŞARIYDI.
PROF. DR. BEHÇET’İN TIP LİTERATÜRÜNE KATKISI
BUNUNLA SINIRLI KALMADI. 59 YAŞINDAKİ
ERKEN ÖLÜMÜYLE YARIDA KALAN KARİYERİ BOYUNCA
DÜNYA ÇAPINDAKİ BİLİMSEL DERGİLERDE
ELLİNİN ÜZERİNDE MAKALE YAYINLADI.
1975’TE TÜBİTAK TARAFINDAN BİLİM ÖDÜLÜ İLE
ONURLANDIRILAN PROF. DR. BEHÇET'İN ANISI,
1980'DE BİR HATIRA PULU BASILARAK YAŞATILDI.
İKİNCİ MEŞRUTİYET'TEN BERİ GÜNDEMDE OLAN
“ULUSAL MERKEZ BANKASI” KURULMASI FİKRİ,
CUMHURİYET'İN İLANINDAN 8 SENE SONRA
HAYATA GEÇİRİLDİ.
BİR KALKINMA PROJESİ OLAN CUMHURİYET'İN,
EKONOMİSİNE YÖN VERECEK
FİNANSAL POLİTİKALARI BELİRLEYECEK
TEMEL KURUMLARDAN BİRİ OLAN BANKA,
3 EKİM 1931 TARİHİNDE FAALİYETLERİNE
BAŞLADI.
KURULUŞ KANUNU'NA GÖRE
MERKEZ BANKASI'NIN TEMEL AMACI
ÜLKENİN EKONOMİK KALKINMASINI
DESTEKLEMEKTİ.
MERKEZ BANKASI'NIN
BANKNOT BASMA YETKİSİNE
TEK ELDEN SAHİP DURUMA GETİRİLMESİ,
İKTİSAT TARİHİMİZ AÇISINDAN DA
AYRI BİR ÖNEM ARZ ETMEKTEDİR.
CUMHURİYET TARİHİNİN EN UZUN SOLUKLU DERGİSİ VARLIK'IN İLK SAYISI ÇIKTI.
YENİ NESİLLERİN “İNKILÂP TERBİYESİ” İLE YETİŞMESİNE
BÜYÜK KATKI SAĞLAYAN DERGİ, CUMHURİYET
İDEOLOJİSİNİN EN GÜÇLÜ YAYIN ORGANLARINDAN
BİRİ OLMUŞTUR.
DERGİ; ORHAN VELİ, SAİT FAİK, SABAHATTİN ALİ,
MELİH CEVDET, CAHİT SITKI, OKTAY RIFAT,
BEHÇET NECATİGİL VE ORHAN KEMAL GİBİ
TÜRK EDEBİYATININ GÖZDE İSİMLERİNİ
GENİŞ KİTLELERLE BULUŞTURMAYI BAŞARMIŞTIR.
1933'TEN BU YANA KESİNTİSİZ OLARAK
YAYIN HAYATINA DEVAM EDEN VARLIK,
GENÇ CUMHURİYET'İN KÜLTÜR POLİTİKALARININ
KÖK SALMASINDA ÖNEMLİ BİR ROL OYNAMIŞTIR.
TÜRKİYE'NİN İLK PLASTİK SANATLAR MÜZESİ
DOLMABAHÇE SARAYI'NIN VELİAHT
DAİRESİ'NDE AÇILDI.
LOUVRE MÜZESİ ÖRNEK ALINARAK
GELENEĞİN SEMBOLÜ NİTELİĞİNDEKİ
TARİHİ BİR SARAY,
MODERN KÜLTÜRÜN VE GENÇ CUMHURİYET'İN
SİMGESİ HALİNE GETİRİLİYORDU.
EMEKLEME AŞAMASINDAKİ ÇAĞDAŞ SANATI
KURUMLARLA DESTEKLEMENİN
ÖNEMİNE DİKKAT ÇEKEN
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK, MÜZENİN AÇILIŞINA
MANEVİ KIZI ÜLKÜ İLE KATILDI.
İSTANBUL RESİM VE HEYKEL MÜZESİ,
ÇAĞDAŞ SANAT ESERLERİNİN GENİŞ KİTLELERLE
BULUŞMASINI SAĞLAMAKLA KALMADI.
AYNI ZAMANDA ANADOLU'DAKİ İLK RESİM
GALERİLERİNE ESER VEREREK
BATI SANATININ YURT ÇAPINDA YAYILMASINDA DA
ÖNEMLİ ROL OYNADI.
1924 PARİS OLİMPİYAT OYUNLARI
SPORCULARIMIZIN KATILDIĞI
İLK ULUSLARARASI TURNUVA OLDU.
GENÇ CUMHURİYET,
OLİMPİYATLARA SPORCU KAFİLESİ GÖNDEREREK
ULUSLARARASI ALANDA PRESTİJİNİ ARTIRMAYI HEDEFLEDİ.
GAZİ MUSTAFA KEMAL,
OLİMPİYATLARA KATILMANIN TÜRK SPORUNUN
UFKUNU GENİŞLETECEĞİNİ VURGULAYARAK
SPORDA İLK ULUSLARARASI AÇILIMIN DA
ÖNCÜLÜĞÜNÜ YAPMIŞ OLDU.
BİR YAŞINI YENİ DOLDURAN CUMHURİYET,
41 SPORCUYLA OLİMPİYATLARA KATILMAYI BAŞARDI.
ÜSTELİK
SAVAŞTAN BİTAP DÜŞMÜŞ BİR ÜLKE OLARAK SPORA,
28 BİN LİRAYA YAKIN BİR BÜTÇE AYIRMAYI DA
GÖZE ALDI.
CUMHURİYET'İN EN ÖNEMLİ SANATÇILARINDAN
SEMİHA BERKSOY, BİRÇOK ALANDA
İLKLERE İMZA ATMIŞ BİRİYDİ.
İLK SESLİ TÜRK FİLMİ
“İSTANBUL SOKAKLARINDA”NIN YANI SIRA,
İLK TÜRK OPERASI ÖZSOY OPERASI'NDA DA
ROL ALMIŞTI. PERFORMANSIYLA
DİKKATLERİ ÜZERİNE ÇEKEN
GENÇ SOPRANO, GAZİ MUSTAFA KEMAL'İN DE
TEŞVİKİYLE BERLİN MÜZİK YÜKSEKOKULU'NA
YOLLANDI.
1939'DA, BERLİN'DE RICHARD STRAUSS'UN
“ARIADNE AUF NAXOS”UNDA BAŞROL OYNAYIP
AVRUPA'DA SAHNE ALAN İLK TÜRK “PRIMA DONNA”SI
UNVANINI ALACAKTI.
BÖYLECE SADECE OPERADA DEĞİL RESİMDE DE
ULUSLARARASI BAŞARILARLA TAÇLANACAK
BİR KARİYERİN
İLK ADIMINI ATMIŞ OLUYORDU.
BÜYÜK SAVAŞLARI ÖNLEYECEK, DAHA İSTİKRARLI BİR DÜZEN KURMAK İÇİN YENİ BİR ULUSLARARASI ÖRGÜT KURMA FİKRİ, DAHA İKİNCİ CİHAN HARBİ ESNASINDA ABD, İNGİLTERE VE SSCB TARAFINDAN ORTAYA ATILMIŞTI.
ALMANLARIN SAVAŞI KAYBEDECEĞİNİN ANLAŞILMASI ÜZERİNE YENİ DÜZENİN TAŞLARI DÖŞENMEYE BAŞLANDI.
1 MART 1945'E KADAR ALMANYA VE JAPONYA'YA SAVAŞ AÇAN ÜLKELERİN BU YENİ ÖRGÜTE KATILABİLECEKLERİ DUYURULDU.
BU AÇIKLAMANIN ARDINDAN ANKARA HÜKÜMETİ HARP İLAN EDEREK YENİ ULUSLARARASI DÜZENDE YER ALMA NİYETİNİ ORTAYA KOYMAKTA GECİKMEDİ.
NİSAN AYINDA YAPILAN SAN FRANCISCO KONFERANSI’NDA BM ŞARTI'NA İMZA ATAN TÜRKİYE, BM'NİN 51 KURUCU ÜYESİNDEN BİRİ OLDU.
1956 YILINDA BOZKIRIN ORTASINDA KURULAN
ORTA DOĞU TEKNİK ÜNİVERSİTESİ; BİNBİR EMEĞİN
ÜRÜNÜ OLAN ORMANIYLA BİRLİKTE BİLİMİN DE
YEŞERDİĞİ BİR YUVA OLDU.
TÜRKİYE'NİN YABANCI DİLDE EĞİTİM VEREN
İLK ÜNİVERSİTESİ, İLK ÜNİVERSİTE TEKNOKENTİ,
İLK PROTOTİP ROBOT, İLK FİBER OPTİK YERLEŞKE AĞI,
İLK BİLGİSAYAR DESTEKLİ TASARIM VE
İLK İNTERNET BAĞLANTISI GİBİ
BİRÇOK İLKLERE İMZA ATTI.
BUGÜNE KADAR BİNLERCE MÜHENDİS, İKTİSATÇI,
MİMAR, İDARECİ VE BİLİM İNSANINI YETİŞTİRDİ.
ODTÜ'LÜLER
ATATÜRK İLKE VE İNKILÂPLARINI ÖZÜMSEYEN, DAİMA
İLERİYİ HEDEFLEYEN VE GELİŞİME AÇIK YURTTAŞLAR
OLMAYI İLKE EDİNDİ.
ODTÜ BUGÜN DE BAŞKENT ANKARA'DAN
TÜM DÜNYAYA, BİLİMİN VE
AKLIN IŞIĞINI YAYMAYA DEVAM EDİYOR.
MİLLİ TAKIMIMIZ ASLINDA 1950 YILINDA DÜZENLENEN
BİR ÖNCEKİ TURNUVAYA KATILMAYA DA HAK KAZANMIŞTI;
ANCAK, BREZİLYA'YA GİDECEK PARA BULUNAMADIĞINDAN
ÇEKİLMEK ZORUNDA KALMIŞTI.
ELEME GRUBUNDAKİ İLK MAÇTA TÜRKİYE,
BATI ALMANYA'YA 4-1 YENİLSE DE CANAVAR BURHAN'IN
HAT-TRICK YAPTIĞI İKİNCİ MAÇTA KORE'Yİ 7-0 GİBİ
FARKLI BİR SKORLA YENMEYİ BAŞARDI.
ÇEYREK FİNAL PLAY-OFF'LARINDA BİR KEZ DAHA
BATI ALMANYA İLE KARŞILAŞAN MİLLİ TAKIMIMIZ
MAÇI 7-1 KAYBEDEREK ELENDİ.
TAM 48 SENE SONRA, 2002 YILINA GELİNDİĞİNDE
MİLLİ TAKIMIMIZ DÜNYA ÜÇÜNCÜLÜĞÜNE YÜKSELEREK
TARİHİ BİR BAŞARI YAKALADI.
TÜRKİYE'DEKİ İLK RADYO YAYINI
“İSTANBUL RADYOSU” TARAFINDAN
6 MAYIS 1927’DE YAPILDI.
1925 YILINDA ÇIKARILAN KANUNLA ÜLKE
GENELİNDE BİR TELSİZ ŞEBEKESİ KURULDU.
BU ŞEBEKENİN PARÇASI OLAN VERİCİLERLE
BİR RADYO KURULMASI FİKRİ,
MUSTAFA KEMAL'İN DE TEŞVİKİYLE KABUL GÖRDÜ.
HENÜZ KİMSEDE RADYO ALICISI
BULUNMADIĞINDAN YAYINLAR, İLK BAŞTA
SİRKECİ'DEKİ POSTANE BİNASININ KAPISI
ÜZERİNE YERLEŞTİRİLEN
BİR HOPARLÖR VASITASIYLA YAPILDI.
HALKA YABANCI GELECEĞİ DÜŞÜNÜLEN
“RADYO” YERİNE “TELSİZ TELEFON” KELİMESİ
KULLANILDI. ALTI AY SONRA ANKARA'DA BAŞLAYAN
RADYO YAYINI İLERLEYEN YILLARDA ÜLKE GENELİNE
YAYILARAK TÜM TÜRKİYE'Yİ BİR ARAYA GETİRDİ.
NÜFUSUNUN ÇOĞUNLUĞU KIRSAL BÖLGELERDE YAŞAYAN
GENÇ CUMHURİYET'İN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK SORUNLARDAN
BİRİ OKULSUZ VE ÖĞRETMENSİZ KÖYLERE EĞİTİM GÖTÜRMEKTİ.
BU SORUNU ÇÖZMEK İÇİN KURULAN KÖY ENSTİTÜLERİ,
İŞ İLE EĞİTİMİ HARMANLAMAYI HEDEFLEDİ.
ÖĞRENCİLER, OKUMA YAZMA VE TEMEL BİLGİLERİN YANI SIRA,
MODERN TARIM TEKNİKLERİ ÖĞRENDİLER.
AYRICA, DEMİRCİLİK, YAPI USTALIĞI, DÜLGERLİK, DİKİŞ, EL İŞİ,
BALIKÇILIK, ARICILIK ÖĞRENİP MESLEK SAHİBİ OLDULAR.
KISA ÖMÜRLÜ DE OLSA, KÖY ENSTİTÜLERİ DENEMESİ
BİNLERCE KÖY ÖĞRETMENİ MEZUN ETMEKLE KALMADI,
FAKİR BAYKURT, TALİP APAYDIN VE
MAHMUT MAKAL GİBİ TÜRKİYE'NİN ÖNDE GELEN
ENTELEKTÜELLERİNİ YETİŞTİRDİ.
YÖNETMENLİĞİNİ MUHSİN ERTUĞRUL VE
İHSAN İPEKÇİ'NİN ÜSTLENDİĞİ, İKİ ADAMIN
AYNI KADINA ÂŞIK OLMASINI KONU ALAN
“İSTANBUL SOKAKLARINDA”
1931 YILINDA GÖSTERİME GİRDİ.
TÜRK SİNEMASININ ERKEN DÖNEM KLASİKLERİNDEN
BİRİ OLAN FİLMDE, SEMİHA BERKSOY,
HAZIM KÖRMÜKÇÜ, TALAT ARTEMEL VE BEDİA MUVAHHİT
GİBİ TÜRK SANATÇILARIN YANI SIRA,
MEŞHUR MISIRLI AKTRİS AZİZE EMİR DE YER ALDI.
TİYATROCU OLMAYAN DİĞER BAŞROL OYUNCUSU
RAHMİ BEY, BU İLK VE TEK FİLMİYLE
BÜYÜK SÜKSE YAKALAYACAK VE RUDOLF VALENTINO'YA
BENZERLİĞİ YÜZÜNDEN “VALENTINO RAHMİ”
OLARAK ÜNLENECEKTİ.
TÜRK-YUNAN-MISIR ORTAK YAPIMI OLARAK
İSTANBUL, İSKENDERİYE, KAHİRE VE ATİNA'DA
SESSİZ OLARAK ÇEKİLEN FİLMİN SESLENDİRMESİ
PARİS EPINAY STÜDYOSU'NDA GERÇEKLEŞTİRİLDİ.
GÖSTERİŞLİ BİR PRÖMİYERLE İZLEYİCİ KARŞISINA
ÇIKAN “İSTANBUL SOKAKLARINDA”, TÜRK İZLEYİCİSİNİN
O DÖNEM İÇİN YENİ BİR TEKNOLOJİ OLAN
SESLİ FİLMLE TANIŞMASINA VESİLE OLMUŞTUR.
GENÇ CUMHURİYET'İN TEMELLENDİRİLMESİ İÇİN EĞİTİM VE ÖĞRETİMİN BİRLEŞTİRİLMESİ KAÇINILMAZDI.
MEKTEP-MEDRESE İKİLİĞİNİ ORTADAN KALDIRMAK VE MİSYONER OKULLARININ ÜLKE ÇAPINDAKİ DENETİMDEN UZAK ETKİSİNİ BERTARAF ETMEK İÇİN TEVHİD-İ TEDRİSAT KANUNU, 3 MART 1924'TE MECLİSTE KABUL EDİLDİ.
BÖYLECE HUKUKİ BİR KORUMAYLA EĞİTİMDE BİRLİK VE LÂİKLİK SAĞLANDI; YENİ NESİLLERE, DOĞRU BİR DİN EĞİTİMİ VERECEK İLAHİYAT FAKÜLTELERİ AÇILDI.
“MİLLETİMİZİN, MEMLEKETİMİZİN
İRFAN YUVALARI BİR OLMALIDIR...” SÖZLERİYLE
KONUNUN ÖNEMİNİ BELİRTEN ATATÜRK'ÜN
EĞİTİM ALANINDAKİ EN BÜYÜK İDEALİ DE GERÇEK OLDU.
KERİMAN HALİS, TÜRKİYE GÜZELİ SEÇİLMESİNİN ARDINDAN 31 TEMMUZ 1932'DE BELÇİKA'DA DÜZENLENEN DÜNYA GÜZELLİK YARIŞMASI'NDA ÜLKESİNİ TEMSİL ETTİ. 28 ÜYELİ JÜRİDEN 25 OY ALARAK BİRİNCİ SEÇİLDİ.
KAFİLE, YARIŞMANIN HEYECANIYLA YANLARINA TÜRK BAYRAĞI ALMAYI UNUTMUŞTU. ANCAK KERİMAN, KUTLAMA İÇİN TOPLANAN KALABALIĞI,
ALELACELE BULUNAN KIRMIZI ATLAS VE BEYAZ ÇARŞAFTAN BİZZAT KENDİ DİKTİĞİ BAYRAKLA SELAMLADI.
YARIŞMA GÖRÜNTÜLERİNDEN OLUŞAN FİLM, YURDUN TÜM SİNEMALARINDA BÜYÜK COŞKUYLA İZLENDİ.
KUTLAMA MESAJINDA ATATÜRK'ÜN KENDİSİNE “ECE” UNVANINI VERMESİ KERİMAN HALİS'İN SOYADININ DA BELİRLENMESİNE VESİLE OLDU.
GENÇ CUMHURİYET’TE;
ÇAĞDAŞ EĞİTİMİN TESİS EDİLMESİ,
MEMLEKETİN KALKINMASI İÇİN
BİRİNCİ SIRADA GELİYORDU.
YABANCI DİLİN YANI SIRA
TÜRK DİLİ VE TARİHİ KONULARINDA YETKİN,
KADIN-ERKEK, ZENGİN-FAKİR AYRIMI YAPMAYAN
MİLLİ BİR EĞİTİM ANLAYIŞI,
GAZİ MUSTAFA KEMAL TARAFINDAN
SIKLIKLA VURGULANMAKTAYDI.
BU İDEALİ EMİR OLARAK ALAN AYDINLARIN
UZUN UĞRAŞLARI, 1928'E GELİNDİĞİNDE SONUÇ VERDİ.
TÜRK MAARİF CEMİYETİ, GÜNÜMÜZ ADIYLA
TÜRKİYE EĞİTİM DERNEĞİ,
İSMET PAŞA BAŞKANLIĞINDA ANKARA'DA KURULDU.
DERNEK, KURULDUĞU GÜNDEN BU YANA
ULU ÖNDER ATATÜRK'ÜN
YAKTIĞI MEDENİYET MEŞALESİNİ
AZİMLE TAŞIMAYA DEVAM EDİYOR.
MİSAK-I MİLLİ SINIRLARINDA YER ALAN HATAY,
1921 ANKARA ANTLAŞMASI'YLA
TÜRKİYE SINIRLARININ DIŞINDA KALDI.
FAKAT ATATÜRK
“KIRK ASIRLIK TÜRK YURDU
DÜŞMAN ELİNDE ESİR KALAMAZ!”
DİYEREK BU SORUNU
BİR MİLLİ MESELE HALİNE GETİRDİ.
HATAY, SURİYE'NİN BAĞIMSIZLIĞINI İLAN ETMESİYLE
1937'DE “AYRI BİR VARLIK”; 1938'DE KURULAN
MECLİSİYLE DE “DEVLET” STATÜSÜ KAZANDI.
ULU ÖNDER, DOKTORLARIN TÜM UYARILARINA RAĞMEN
19 MAYIS 1938'DE BÖLGEYE GİDEREK
ASKERİ BİRLİKLERİ DENETLEDİ VE
BİZZAT ADINI VERDİĞİ HATAY İÇİN
NELER YAPABİLECEĞİ HUSUSUNDA
TÜM DÜNYAYA ÇOK AÇIK BİR MESAJ VERDİ.
HATAY, DİPLOMATİK ÇABALARIN SONUCUNDA
1939'DA YAPILAN ANTLAŞMAYLA
ANA VATANA KAVUŞTU.
2023 FIVB MİLLETLER LİGİ ŞAMPİYONU
TÜRKİYE A MİLLİ KADIN VOLEYBOL TAKIMI
GİZEM ÖRGE
CANSU ÖZBAY
MELİSSA VARGAS
HANDE BALADIN
ASLI KALAÇ
EDA ERDEM DÜNDAR
ZEHRA GÜNEŞ
İLKİN AYDIN
ELİF ŞAHİN
EBRAR KARAKURT
SİMGE AKÖZ
SALİHA ŞAHİN
DERYA CEBECİOĞLU
AYÇA AYKAÇ
1835 YILINDA W.G. HAMILTON ADLI
BİR GEZGİN TARAFINDAN DÜNYAYA TANITILAN ALACAHÖYÜK,
1907 YILINDA 15 GÜN SÜREN BİR KAZI DENEMESİ DIŞINDA,
UZUN SÜRE BİLİM DÜNYASININ GÜNDEMİNDEN
UZAK KALDI.
ALACAHÖYÜK'Ü HİÇ GÖRMEDİĞİ HALDE
KİTAPLARDAN TANIYAN MUSTAFA KEMAL ATATÜRK,
BÖLGEDE ARKEOLOJİK ÇALIŞMALARIN BAŞLAMASI İÇİN
MADDİ DESTEK VERDİ.
1935 YILINDA TÜRK TARİH KURUMU ADINA
REMZİ OĞUZ ARIK VE HAMİT ZÜBEYR KOŞAY BAŞKANLIĞINDA
BAŞLAYAN VE UZUN YILLAR DEVAM EDEN KAZILAR,
BİRÇOK TÜRK ARKEOLOĞUN YETİŞMESİNE
KATKI SAĞLADI.
“TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN TEMELİ KÜLTÜRDÜR”
DİYEN ATATÜRK, AĞIR HASTA OLDUĞU DÖNEMDE DAHİ
BÖLGEDE YAPILAN ÇALIŞMALARI YAKINDAN TAKİP ETMİŞTİR.
GENÇ CUMHURİYET,
OSMANLI'DAN YALNIZCA %9 ORANINDA
OKURYAZAR BİR NÜFUS DEVRALDI.
GAZİ MUSTAFA KEMAL PAŞA,
MİLLETİN MAKÛS TALİHİNİ YENMEK İÇİN
YURT ÇAPINDA BİR EĞİTİM SEFERBERLİĞİ BAŞLATMANIN
NE DENLİ ÖNEMLİ OLDUĞUNU BİLİYORDU…
NİHAİ AMACI HARF DEVRİMİ'Nİ
HALKA YAYMAK OLAN MİLLET MEKTEPLERİ,
BİR YIL GİBİ KISA BİR SÜREDE 1 MİLYON
ÖĞRENCİYE ULAŞTI.
BÜYÜK GAZİ,
SAVAŞ MEYDANLARINDA KAZANDIĞI
'MAREŞAL' RÜTBESİNDEN SONRA
KARANLIĞA KARŞI YÜRÜTTÜĞÜ BU MÜCADELEYLE BİRLİKTE
'BAŞÖĞRETMEN' UNVANINI DA KAZANDI.
CUMHURİYETİN İLK YÜKSEK ÖĞRETİM KURUMU
ANKARA ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ,
“ANKARA ADLİYE HUKUK MEKTEBİ” ADIYLA
5 KASIM’DA AÇILDI.
ATATÜRK, AÇILIŞ TÖRENİNDE YAPTIĞI KONUŞMADA
MUTLULUĞUNU ŞU SÖZLERLE İFADE ETTİ;
“CUMHURİYETİN MÜEYYİDESİ OLACAK
BU BÜYÜK KURULUŞUN
KÜŞADINDA DUYDUĞUM SAADETİ HİÇBİR
TEŞEBBÜSTE DUYMADIM.”
TÜRK KADININA TARİHİMİZDE SEÇME VE SEÇİLME HAKKI
İLK KEZ 1930 BELEDİYE SEÇİMLERİNDE VERİLDİ.
1934 YILINA GELİNDİĞİNDE KADINLAR;
MİLLETVEKİLİ SEÇME VE SEÇİLME HAKKINI BİRÇOK
AVRUPA ÜLKESİNDEN ÖNCE ELDE ETTİ.
1933 YILINDA YAPILAN SEÇİMLERDE, AYDIN'IN
ÇİNE İLÇESİNE BAĞLI DEMİRCİDERE KÖYÜ'NDE
(BUGÜNKÜ ADIYLA KARPUZLU) YAŞAYAN 32 YAŞINDAKİ
GÜL ESİN HANIM, 7 ERKEK RAKİBİ KARŞISINDA
AÇIK BİR ÜSTÜNLÜK SAĞLAYARAK,
500 OYLA MUHTAR SEÇİLDİ.
TARİHİMİZİN İLK KADIN MUHTARI OLAN GÜL ESİN
HANIM, BAŞARILI HİZMETLERİ VE SERGİLEDİĞİ
CESARET DOLU ADIMLARINDAN ÖTÜRÜ KISA SÜREDE
HALKIN SEVGİSİNİ KAZANDI.
O DÖNEMDE, KENDİSİNİ EN ÇOK MUTLU EDEN
HADİSE İSE 'KÖYDEKİ BAŞARILI FAALİYETLERİNİ YAKINDAN
TAKİP ETTİĞİNİ' BELİRTEN GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
İMZALI BİR MEKTUP OLDU... GAZİ, GÜL ESİN HANIM'I
ÖDÜLLENDİREREK, ÇANKAYA'YA DAVET ETTİ.